Büyük aşklar kavgayla başlarmış ya, vallahi de öyle.
Tanışmamız pek olumlu bir havada olmamıştı. Hafiften, serin bir poyraz esiyordu ki hava bir anda lodosa döndü ve Elev ile aramızdaki vapur seferleri uzun süre iptal oldu. Karşı kıyılarda mahsur kaldık bir süre. Sonra bir yağmur yağdı ve lodos yerini çarşaf gibi bir suya bıraktı.
Daha sonraları lodosun, karayelin, eşşek poyrazının en sertlerini de yaşadık ama bir şeyin farkına çoktan varmıştık; aynı denizin komşusuyduk ve fırtınalar vız gelir tırıs giderdi bize. Öyle de oldu. Yağmurun, fırtınayı dindirmesini beklemedik bir daha. Biraz ben geldim, biraz o ve açıklarda buluştuk her seferinde; çat Adapazarı'nda, çat Aşıklar'da (Değirmen çok esiyor hâlâ).
Edebiyat yapmaya gerek yok tabii ama bu da benim zaafım. İki edebiyat parçalamadan konuya girememişimdir hiçbir zaman. Elev'de de vardır aynı şey. O yüzden her buluşmamızda edebiyat parçalamaktan asıl konuya gelemeyiz. Önemi yok, edebiyatla anlatıyoruz derdimizi birbirimize. Edebiyat güzeldir.
Bak hâlâ edebiyat yapıyorum. En iyisi mi güzel bir Ahmet Kaya dizesiyle bitireyim edebiyatı. Bu sefer de böyle olsun.
Doğum günün kutlu olsun mutlu ol senelerce
Sana boncuktan kuş yaptım konacak pencerene
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder