19 Ocak 2010 Salı

Noktalı Virgül

İcadından materyaline, el yazmasından basılısına, insana kattıklarından dezenformasyona kadar bir çok şey söylendi kitaba dair. Formel veya enformel tüm dini ve felsefi öğretilerde “okumak” üstüne de elbette. Neyin okunacağına ilişkin; felsefeden, dinden, eğitim sisteminden, gelenek ve göreneklerden, babalardan, ablalardan tutamaklar arandı. Kimi okuma ideolojikti, kimisi edebi. Bazen bir şeyi anlamak bazen de unutmak için, hayal kurabilmek, sıkıntıdan kurtulabilmek için, geçmemiz gereken ders, sevgiliye methiyeler düzmek için okuduk. Okuduğumuza pişman olduğumuz, daha başındayken sıkılıp bir kenara bıraktığımız kitaplar oldu ya da “başucu” yapıp tekrar tekrar okuduk kimisini.

13 yıldır 131 sayıda; yeni çıkanlardan, Türkçe’de henüz çevirisi olmayanına, kıyıda kalmış, baskısı tükenmişlere, edebisinden, siyasisine binlerce kitap için tanıtım, eleştirel, çapraz karşılaştırmalı metinler kaleme alınmış olan, okuyucunun isterse okumalarını, eleştirilerini gönderip yazarı olabildiği Türkiye’de bir benzeri daha olmayan bir dergiydi Virgül. Bu özellikleri ve mutlaka unuttuğumuz diğer özellikleri için “kitap”a ışık tutan, bunu herhangi bir siyasi öğretiye yaslamadan yapmayı becerebilmiş değerli bir başvuru yayınıydı. İsmi herkesçe bilinen marka olanları da dahil, beşyüz bilemediniz bin baskıyla kitap satışı yapmaya çalışan ve sayıları bini bulan yayınevi için bir tanıtım mecrasıydı. Takipçileri için; kişisel kütüphanelerini oluşturmakta bir referans kaynağıydı. Ancak ne var ki, dağıtım ve bütçe sıkıntılarıyla ilk defa 2 ayda bir yayınlandığı 2009 senesinin Kasım-Aralık 131. sayısı ile “nokta” dedi.

Virgül’ün koyduğu bu noktada kime ne söylenmeli ve bunu nasıl ifade etmeli bilemiyor insan. Evet, kitap okunmayan ve teşvik edilmeyen bir çağdayız biliyoruz. Az da olsa bir şeyler okuyacaksak ne okuyacağımıza dair bir ön fikir sahibi olmanın, örgüsü albenili arka kapak tanıtımlarından yanılgıya düşmemenin aracından yoksun kaldık. Bu yoksun kalmışlığa katkısı olan tüm yayınevlerine, dağıtım kanallarına vermedikleri tüm destekler ve kendi bulundukları ağacın ana damar dallarından birini kopardıkları için deriiin saygılarımızı sunuyoruz. Sayeniz de biz okurlar da doldurulması güç bir boşlukta kaldık, çok yaşayın!!!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder