“Bu portakallı pekin ördeğini yemeden ölmeyin” diye köşesinde yazı yazan 'halkçı' gazetecileri(!) okudukça deliriyorum. Ne zamandır aklımdaydı aşağıdaki listeyi yapmak. Bir vapur yolculuğunda apar topar, acelece yazıldı. Mutlaka eksiği gediği çoktur. İlk eksiği ben söyleyeyim: Sadece merkezi ilçeler konu edinildi, İstanbul’un taşrası yok bu listede.
Bu konu hakkında ayrıntılı bir çalışma yapmak isteyen ve benim de her türlü desteği vermeye söz verdiğim Elev Theron’u da belki gaza getirir umuduyla, işte İstanbul’da sadece 5 TL’ye doyabileceğiniz 10 mekân.
10- Hamurabi – Taksim: Tünel’e giderken, Galatasaray’a gelmeden sağ kolda. Ben ilk olarak adına tav olmuştum. Espri ya da kelime oyunu yapmış olmak için kasılmamış ama cuk da oturmuş. Mekâna beni ilk götüren isim gazeteci arkadaşım Evrim Altuğ’dur, unutmadan geçemem kendisini de. Kır pidesiyle ünlü olan mekânın kıymalı böreğini öveceğim ben. Yedikten sonra tabii ki ağzınızdan saatlerce soğan kokusu gitmiyor ve geğirdiğinizde çevrenizde insan kalmıyor. Hamurabi’nin bir eksiği, her daim hazır ayran satması. Ayranı da kendileri yapıp satsa çok daha iyi olacak. (Hamurabi'yi listeye almakta kararsızdım. Kardeşim "abi Taksim'den de bir yer olmalı" deyince...)
9- Sofram Pide – Beşiktaş: Fulya’ya doğru ilerlerken Kavram ve FEM dersanelerine gelmeden önceki sokağın hemen köşesinde, sağ kolda. Çevrede okuyan üniversite, dershane ve lise öğrencilerinin sıklıkla tercih ettiği bir yerdir. Menüsü geniş ama günde binlerce kır pidesi sattıklarına eminim. Açık ayran her zaman bulunmuyor. Yeni ve gereksiz bir dekorasyonla üst katına çok lüks bir lokanta havası verdiler, aldanmayın. Direkt soldaki merdivenlerden bodruma inin ve garsonun “abi hoş geldin” demesini bekleyin. Pidelerinin en azından görüntü olarak alışıldık kır pidelerinden olmadığını da söylemeliyim.
8- İş Mahkemeleri Kantini – Sirkeci: Sirkeci deyince aklıma Konyalı’nın kıymalı puf böreği gelir ama erişkin bir insanın doyması için 10 TL civarı bir paranın cepten çıkması gerekiyor. Bu yüzden listeme almadım. Konyalı’nın sırasından sahile doğru yürürken ilk ya da ikinci soldan içeri dönerseniz mahkemeyi göreceksiniz ilerde. Aslında mahkemeyi değil de kapısındaki kalabalığı görüp oranın mahkeme olduğunu anlayacaksınız. Zamanın ünlü işkencehanelerinden olan Sansaryan Han’ın girişinde bulunuyor kantin. Yiyip içmeniz için mahkemeye yolunuzun düşmesine de gerek yok. Zaten yolda dursanız garson gelip çay uzatıyor. Çay demişken, çayı da on numara bu arada. Her daim taze. Kantinden yiyeceğiniz şey de kaşarlı tosttan başka bir şey değil. Mekânın tek olumsuz özelliği, mahkeme olduğu için hafta sonu kapalı olması.
7- Karadeniz Market – Karaköy: Tramvay yolundan Tophane’ye doğru yürürken sağ kolda. Deniz tarafındaki genelevin sokağının girişinde hemen. Mekân, adından da anlaşılacağı gibi bir market hatta bakkal aslında. Ama hayatımda yediğim en güzel kaşarlı ve karışık tostları burada yedim diyebilirim. Karadeniz Market’in karşısında 3 yıl çalıştığım gazetenin bulunduğunu söylememe gerek yok sanırım. Başka bir şey anlaşılmasın…
6- Yelken Cafe – Sarıyer: Sarıyer sahilde, deniz otobüsü iskelesi, balıkçılar ve lokantaları geçtikten sonra en son mekân. Aslında burası bir çay bahçesi ama kapalı alanının üst katına çıkarsanız yaz kış sigaranızı içebildiğiniz gibi bir patates kızartması yapıyorlar, anlatamam. Üstelik duble geliyor ama duble falan da değil. Hazır patates olmadığını da belirtmem gerek. Manzaradan da bahsetmeme gerek yok sanırım.
5- Kabataş Vapur İskelesi – Kabataş: Mekânın herhangi bir adı yok. O yüzden Kabataş Vapur İskelesi demek zorunda kaldım. İskeleyi karşınıza aldığınızda iskelenin 20 metre solunda tenteli bir yer göreceksiniz. 2.5 TL’ye kaşarlı yiyorsunuz ama ne kaşarlı. Çay 1 TL ve hemen ilerde Beltur’un yerinde çay 50 kuruş ama çay içtiğinizi anlıyorsunuz burada. Yolunuz düşerse en azından 10 dakika oturup bir çay için derim. Adalar’ın devamlı yolcusu ya da Kabataş’ı kullanan yerlisiyseniz zaten burayı bilirsiniz. İkinci gün kendi mekânınız gibi hissedersiniz. Bozuğunuz ya da bozukları olmaz, sonra alırsınız verirsiniz. Bu sonra alırım veririm muhabbeti bence önemli, özellikle yazdım.
4- Dadaş Pilav – Kadıköy: Akmar’ın üst kapısından çıkınca hemen karşınızda. Adından da anlaşıldığı gibi burada pilav yiyeceksiniz. Pilavları güzel olduğu kadar yanında istediğiniz tavuk, nohut vs.’nin de daha kötü olduğuna denk gelmedim. Evet, yolda ve plastik tabakta yenilen pilavın yerini tutmuyor ama iki dakika durup dinlenmek isteyenler için ideal. Ayrıca çevrede çay satarak para kazanan birçok yere göre yemek sonrası içtiğiniz çayı bile harika. Masalarda bulunan biberlerden basur sorunu olanların kaçınmasını öneririm.
3- Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi Kantini – Nişantaşı: Mekânın listeye üçüncü sıradan girmesinin en önemli nedeni, Nişantaşı’nda olması. Arkadaşlarla kendi aramızda konuşurken “Nişantaşı’nın en ucuz yeri” diye takılırdık. Amerikan Hastanesi’nin alt sokağındaki fakültede Diş Hekimliği Fakültesi ve hastane de bulunduğu için giriş çok kolay. Öğrenci kimliği soracaklar ya da “hayırdır hemşerim” diyecekler size. Hastaneye gelmiştim diyip geçeceksiniz ya da hastane için yapılan yeni girişe yönleneceksiniz. Hastaneye, daha doğrusu diş hekimliği fakültesine girdikten sonra diğer kapıdan çıkarsanız karşınıza çıkan merdivenleri inin, kantin sağda. Ne yenir? Öğrenci kantini işte, tost hamburger vs. En başta dediğimi sonda bir kez daha diyorum. Mekânın bu listeye girmesinin tek nedeni Nişantaşı’nda olması. Yoksa tost bildiğiniz tost, hamburger bildiğiniz hamburger ama Nişantaşı’nda 4 TL’ye doğmak, tarif edilemez…
2- Çağdaş Börek – Kurtuluş: Hrant Dink Caddesi ya da bilinen derin devlet adıyla Ergenekon Caddesi’nde Çağdaş Börek. Yokuştan inerken sağ, çıkarken sol kolda ara sokakta. Kurtuluş Caddesi’nin köşesindeki Akbank’a gelmeden 2 sokak önce ya da Orko durağından 50 metre yukarıda. Bu Çağdaş Börek’in İstanbul’un ve Türkiye’nin çeşitli yerlerinde şubesi var. Türkiye’nin diyorum çünkü Adapazarı’nda Çağdaş Börek görünce girip hemen sormuştum bir ilginiz var mı diye, vallahi de varmış. Çağdaş Börek için ayrıntıya girmek istemiyorum. Kürt Böreği diyorum başka da bir şey demiyorum. İster pudra şekerli ister sade. Ama burada börek yemeden ölmeyin ve tabii ki Kürt böreği. Çocukken beni 5-6 tanesi kesmezdi ama şimdi 3 taneyi zor yiyorum. Börekler mi büyüdü yoksa ben büyüdüm ve kirlendi midem mi bilemiyorum. Çayları her daim tazedir. Öyle ayran limonata olayına girmeyin.
1- Ahmet 1 Pide Salonu – Bostancı: Ve geldik 1 numaraya. Ama ne 1 numara… Aslında yukarıda okuduğunuz diğer 9 mekânın yeri çeşitli nedenlerle değişebilir, itiraz etmem; lakin Ahmet 1’in yeri değişmez. Sırf burası için ayrı bir post bile girilir ve bu işi de yapacak en doğru insan Sava Sıpataktikis’tir. Sava’ya hürmeten, Ahmet 1 hakkında yazmayı ayıp sayarım kendime. Ahmet 1’de kır pidesi yiyeceksiniz ve teneke bardakta açık ayran içeceksiniz. Başka da bir şey diyemem. Hani anlatılmaz yaşanır derler ya, gerçekten öyle. Mekân hakkında ayrıntılı bilgiyi ekşi sözlük’ten alabileceğiniz gibi, kim bilir Sava belki bir aralar birkaç satır karalar.
Afiyet olsun!
Sırf kuru yemek, tost, hamburger, fast-food. Nerde esnaf lokantaları? Şu 5 TL'yi bir 6.5 filan yap da Balkan'da adam gibi sulu yemekle doyalım.
YanıtlaSilHaklısın ama o konuyu Elev Theron'a bıraktım.
YanıtlaSil