1 Ekim 2010 Cuma

Dünya Olguların Toplamıdır

Anlam ile örnekler karıştırılır genelde. Konuşmalarda "mesela", "örneğin", "şöyleki" diye başlayan cümlelere özel bir ihtimam göstermek lazım. Bir şeyin anlamı soyut düzlemde, onun ne olduğuna ilişkin çerçeveyi çizmek, ne olmadığını açıklamaktır. Örnek ise bu çizilen çerçeveye uygunluk gösteren, daha çok pratik düzleme referans veren, yaşanmışlıkları, somut olanı ifade eder. Yani olgu tümevarımcı bir üst okumadır.

Ama diğer yandan felsefi anlamda tüketici (tastamam) bir anlamlandırma yapılamaz. Nitekim bilgi, varlıktan edinilir ama varlığı mükemmel bir biçimde anlatma iddiasında olamaz. Varlığı tümüyle anlatan şey varlığın kendisidir. Ontoloji ile Epistemeloji arasındaki fark da budur. Biz sadece varlığın belirli yönlerini biliriz, kendisini değil. Ayrıca bildikçe de daha bilmediğimiz şeyler olduğuna da vakıf oluruz varlık hakkında. "Tek bildiğim hiçbir şey bilmediğimdir" (Sokrates). Yani ontoloji ile epistemeloji arasında bildikçe artan bir yarık bulunur. Felsefe de bir anlamıyla bu yarığın içinden çıkar ve onu daha da büyütme çabasındadır esasında.

Genelde yaptığımız şey (hata), örneklerin (olayların), olgularla (genel olanla, varlıkla) karıştırılmasıdır. Hiç bir örnek (özellikle de kötü örnek), olgunun kendisine yetkinlikli bir açıklama getirmez (suimisal emsal değildir). "Dünya olguların toplamıdır, şeylerin değil" (Wittgenstein).

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder