Bir senesini Londra'da geçiren bir arkadaşımla buluştuk geçen gün. Gözlemlerini her zaman önemsediğim bir arkadaşımdır. Bana şöyle bir laf etmişti muhabbet sırasında:
"Liverpool taraftarıymış falanmış filanmış hepsi yalan. İngiltere'de paran varsa taraftarsın, yoksa seni sallayan yok. 100 sterline (300 TL) forma alıp maça gitmezsen "sen niye geldin" der gibi bakıyor insanlar. (Hatta bunu soranlar bile olmuş) Stadın en kötü yerinden maç izlemek için ödemen gereken para bile orta halli bir insanı göçertecek cinsten."
Radikal'den Eyüp Can, Fenerbahçe Asbaşkanı Abdullah Kiğılı ile telefonda görüşmüş son gelişmeler üzerine. Görüşmenin bir yerinde Kiğılı şöyle bir laf etmiş: "Son iki günde inanılmaz bir biçimde taraftarımız takımına sahip çıktı, satışlarımız %100 arttı."
Türkiye'de de kulübe sahip çıkmak nihayet maddiyatla kriterlenir oldu. Yılların projesiydi sonuçta. Geceden stadın önünde yatan, 90 dakika tezahürat yapan taraftarın değil maçtan beş dakika önce stada gelip önünde Digitürk ekranı açık koltuğuna oturan taraftar makbul artık. Gollerden sonra bir de yeeeaaa diye bağırdı mı bitti bu iş.
Fenerbahçe en zengin 20 kulüp arasına girince üzülmüştüm benim takımımın halini düşününce. Bu sene eski açık kombinelerimiz 400'den 700 TL'ye çıkarıldı ve iki senedir süren maça gidememe orucumu üç seneye çıkardım şimdiden. Artık ben de sevinebilirim maçına gidemediğim, lisanslı formasını alamadığım takımımın dünya zengini olmasına?
Peki takımımın adı şikeyle anıldığında hakkım olur mu hala iki kelam etmeye? Kapısından geçemediğim kulübün avukatlığını yapmaya ya da? Peki "Biz şikeciyiz ama kim şikeci değil ki" diye takımımın yaptığı şikeyi meşrulaştırma çabaları artık bana düşer mi usta?
Peki sevda ne yana düşer usta, hicran ne yana? (Refik Durbaş)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder