4 Ekim 2011 Salı

"Bir kişi, bir kişidir" vs. "Bir kişiden ne olacak?"

VEYA "SOSYAL SORUNLULUK"

Okullara kırtasiye, Somali'ye SMS'le yardım, Güneydoğu'daki çocuklara kıyafet, çorap, özürlülere tekerlekli sandalye için mavi kapak toplamak vb. gibi bir çok yardım faaliyetine "sosyal sorumluluk" adı altında destek verip, "bir kişinin kurtulmasıyla ne olacak ki?" diye sorduğunuzda, "bir kişi, bir kişidir" deyip, arkasından meşhur Denizyıldızı hikayesini anlatanların, mesela daha az elektrik tüketmek ve dolayısıyla HES'lere, Termik ve Nükleer Santrallere olan ihtiyacı azaltmak veya ortadan kaldırmak için örneğin klima taktırmamayı, daha az ütü kullanmayı , Gerze de Termik Santral kurmayı planlayan Anadolu Grubu ürünlerini tüketmemeyi önerdiğinizde de "bir kişiden ne olacak canım, tek benim yapmamla mı düzelecek bunlar?" ikiyüzlülüğünü nereye oturtacağız?

1 yorum:

  1. Bence bir kişi, hala 'bir kişi'dir. Ve çok önemlidir. Öte taraftan milyon kişi de çok önemlidir= Bir kişinin önemi x sayı + toplu olmanın mecburi önemi.

    "Suyu açık bırakmamak", "Gereksiz yanan ampülleri söndürmek", "Coca-Cola ve benzeri ürünleri tüketmemek" edimleri, aslında bütünü görebilenlerin, dünyanın dönüşüne karşı birşeyler hissedenlerin yapabileceği, gelişkin insan fiilleridir.

    Öte taraftan evde elektrik az kullanılınca 'HES'çiler "Haa, tamam o zaman buraları kırıp, dökmeyelim" demiyor. Mesela ben televizyonu 7-8 yıldır hiç açmadım. Ama haberi yok dağın!! :))

    'Sosyal Sorumluluk'un, sahte bir muhalefet alanı olduğunu hepimiz biliyoruz. Ezenler tarafından oluşturulmuştur. Öte taraftan, rahatlamak için de yapıldığını söylemek safdillik olur. Neticede tüketimin arttırılmasına yol açar 'sosyal sorumluluk projeleri'. Bu projeleri yönlendirenler, "Lan şu tüketimi bi artirim" demez belki ama bu tip girişimler, özü gereği, sütü gereği böyledir.

    Yukardaki metinde iki serzeniş var. İkisi de haklı; birer serzeniş olarak.

    Birincisine ilişkin:

    Bilmem kaç bin kapak topluyorsunuz, birisine tekerlekli sandalye veriliyor(muş). Son tahlilde bir kişinin ayaklarını özgürleştirme lütfunda bulunurken, yüzbinlerce kişinin kafasına birer çivi daha çakıyor. STK çivisi bu, kolay çıkmaz.

    Yani daha şematikleştirirsek, bir kişinin 'özgürleşmesi' için yüzbinlerce kişiyi 'köleleştiriyor'.

    İkincisine ilişkin:

    Bir sürü büyük sermayedar, kan emici şirketin ürünleri buzdolabımızda, raflarımızda, ayaklarımızda, kıçımızda, başımızda...

    Bunlara karşı uyanık olmak durumundayız. Ben bakkala gittiğimde alacak içecek bulamıyorum mesela.
    Anadolu Grubu Ürünleri'ni de tüketmemek önemli. Bir kişinin de bin kişinin de tüketmemesi gerekiyor.

    Buradaki bence önemli nokta, muhalefetin tüketim üzerinden üretilme eksikliğidir. Yani küçük bir örnekle; Tüketici hakları dernekleri işlevseldir bizim için, yalnız, tüketime müdahale gücü, üretimi etkileyecek büyüklükte olamaz.

    Ama üretim temelli bir perspektifle televizyonu beraberce kapatabilirsek, ondan arınabiliriz. Yani bu "Kola içmem" lafının, "Senin çivini sıkmam" ile birleşmesi gerekir. Yoksa akşama kadar Kola fabrikasında işçilik yapıp akşam "Ben kola içmem" demenin kendi başına pek de bir önemi yok.

    YanıtlaSil