Muhtemelen 90’larda ergenlik çağında olan birçok kız İpek Ongun’un o meşhur ‘Bir Genç Kızın Gizli Defteri’ serisine rastlamış ve o seriden en az bir kitap okumuştur. Kitap, ergenlik çağındaki bir kızın (Serra) ilk aşkını anlatır ardından aldatmalar, ihanetler, arkadaşlıklar, erkekler diye uzar mevzuu ta evlenmeye kadar getirmiştir Ongun Serra’nın hayatını. Büyük bir merakla okunmuştur o dönem bu kitaplar. Çünkü adından da belli ‘gizli’dir. Gizli bir şeyin ortaya çıkması için her şeyi yapan kişileriz. Bu yüzden birisinin günlüğünü okumanın verdiği hazla bir solukta okundu kitaplar ve sanırım hala okunmaya devam ediyor genç kızlar tarafından.
Ne yararı oldu diye sorarsanız hiçbir yararı olmadığını söyleyeceğim size. Hatta aklımda şu yukarıda anlattıklarımdan başka bir şey de kalmamış. O dönem etkilemiş miydi peki? Sanırım beni etkilemedi ama mutlaka etkilenenler olmuştur. Bir de o zamanlar bile bir şeyler gizli kalabiliyordu, şimdiki gibi herkes her şeyini sermiyordu gözler önüne bu yüzden belki de bir genç kızın gizleri daha da merak edilir oluyordu.
Şimdi tabii ki farklı her şey. Sosyal medya denilen şeyle birlikte kimsenin gizi kalmadı. Nerede kiminle olduğumuzdan tutun da ne yediğimize kadar her şeyi ‘paylaşıyoruz’. Tercih meselesi tabii ki bu ama 10 kişiden 9’u bunu yapmayı tercih ediyor. Tabii burada ufak bir nokta var. Her şeyi ‘paylaşmak’tan kastım aslında güzel şeyleri paylaşmak. Kendimizi en güzel bulduğumuz fotoğraf, kendimizi en iyi bulduğumuz ortam. Buralarda paylaşılanlar aslında ne olduğumuz değil ne olmak istediğimizse o. Böylece hep yapmaya çalıştığımız şey olan olduğumuz kişiden utanma durumunu kendi lehimize çevirip süsleyip sunuyoruz insanlara.
En klişe söylemiyle maskelerimizi daha rahat takıp çıkarabiliyoruz bu ortamda.
Ama bir de maskelerinden sıyrılıp gelmiş ‘kendi gibi olan’lar da var. PuCCa denilen blog yazarı mesela. Herkes duymuştur onu. Kendi halinde takılan bir blog yazarıydı kendisi. Hala yazıyor ama diğer blog yazarlarından farklı olarak onun yazıları kitap haline getirildi, milyonlar aldı okudu kitabını. Ayrıca sadece blogda da değil bir gazetede de köşe yazıyor sanıyorum. Gazeteciler röportajlar yaptılar. Twitter’da 200bini aşkın takipçisi var. Sonunda kimliğini açıklamak zorunda kaldı.
PuCCa’nın çok konuşulduğu dönemde açıp okumamıştım ne yazmış diye. Bu yaz Uykusuz dergisinin ‘yaz’ ekinde ona da bir köşe ayırmışlar. Çok tartışıldı, ne işi var onun dediler, bazıları çok sevindi. O zaman okudum yazısını. Tatilde başından geçen bir olayı anlatıyordu. Sakınmadan, her düşündüğünü – tabii ki gerçekten düşündükleri mi yoksa onu üne kavuşturan şeyden kopmamak için uydurduğu düşünceler miydi anlattıkları bilemiyorum ve maalesef şüpheyle yaklaşıyorum bu samimiyete- anlatmış. Bir arkadaşına anlatır gibi, defterine yazar gibi. Aklımdan geçen tek şey ‘e bu muymuş’ oldu. Kız kıza gittikleri tatillerinde bir erkeği beğenmiş, adamın da onu beğendiğini sanmış ama sonunda anlamış ki adam gay. Neden bütün yakışıklılar gay gibi bir soru sormuş, üzülmüş bu duruma. Bu hikayenin arasına da tatilde giydiklerinden, kaldıkları odadan, o bir yatakta uyurken diğer yatakta kız arkadaşının odaya attığı adamla sevişmesinden falan bahsetmiş. Komik bir dili olduğu söyleniyor. Çok samimi olduğu söyleniyor. Komiklikten ve samimiyetten kasıt küfürse biliyorum ki alasını yapacak insan var. Salt kendini anlatmaksa eğer mevzuu benim gözümde İpek Ongun’dan bir farkı yok kendisinin. Belki ben ünlü olayım diye oturup yazmadı bunları ki geçen gün denk geldiğim bir röportajında blogda yazmaya başladığı dönem sevgilisinden ve işinden yeni ayrılmış olduğunu ve kendisini böyle bir şeyle oyalamaya başladığını söylemiş. Bir de hayat hikayesini anlatmış ucundan.‘Hani ailelerin dolaşmasını istemediği kızlar vardır ya’ onlardanmış kendi deyimiyle. Annesiz, babalı ve babasının sevgilileriyle dolu bir çocukluk geçirmiş. Yani onun anlattığından benim çıkardığım örnek gösterilenlerdenmiş ama olumsuz örnek.
Ve şimdi de yattığı erkekleri, giydiği kıyafetleri, başına gelen önemli önemsiz her olayı ‘samimi’ bir dille kaleme aldığından özellikle genç kadınlar tarafından beğenilen biri. Her şeyi bir sır gibi saklamayı seven, başkasının evinde olanları hep merak eden bu yüzden BBG evlerini senelerce reyting rekortmeni yapan, kimin kiminle evleneceğine karar verme hakkını kendinde bulan ve bunu televizyonlarda tartışan bir millet olarak PuCCa’yı da bağrımıza basmamız kaçınılmazdı doğrusu.
Yanlış yapan onlar mı biz mi? Şuraya iki tane ‘samimi’ şey yazsanız alemin kralı olursunuz.
tamam serra belki çok uçlarda bir karakter olmuş fakat şunu da göz önünde bulundurmanızı istiyorum;
YanıtlaSilöncelikle puccanın kitabını okudum. puCCa sürekli hata yapan ve hatalardan ders almayan, ders almadığı gibi ders almayı da düşünmeyen birisi. abazanlığın kitabını yazmış kız resmen.
serra ise en azından bize kültürlü olmayı aşılamaya çalışan bir kız. serra başımız sıkıştığında "ben ne yapacağım şimdi?" dediğimizde bize cevap verebilecek bir karakter olmuş.