1950’li yıllar. Amerika’da McCarty rüzgârı esmekte. Bu rüzgâra kapılması istenen iki insan. Ethel ve Julius Rosenberg. Hikayeyi bilirsiniz, 1950’nin temmuzunda Julius Rosenberg Rus ajanı olduğu gerekçesiyle tutuklanır. Atom bombası sırlarını Ruslara sattığı iddia edilir. Çok geçmeden ağustos ayında ise Ethel Rosenberg’i de alırlar evinden, iki çocuğundan ayırarak. Ve bir yargılama süreci başlar. Bu aslında sonu belli olan bir süreçtir. Formaliteden mahkemeler yapılır. İtiraf ettikleri taktirde her şeyin onlar için daha iyi olacağı söylenir. İtiraf etmezlerse zaten bellidir ne olacakları. McCarty meydanlarda ‘bu iki casusun, bu iki komünistin derhal elektrikli sandalyede ayak parmak uçlarından kulaklarına kadar elektrik verilerek idam edilmelerini’ ister.
Julius Rosenberg hakkında belli belirsiz birkaç delil bulunsa da bu süreçte tek bir delil yoktur Ethel Rosenberg’in Rus ajanı olduğuna dair.
Yargılama süreci sonunda bu iki insana yargının yapacağı bir şey olmadığına ve onları sadece tanrın bağışlayabileceğine karar verilerek idam edilecekleri söylenir.
Elektrikli sandalyeye oturacakları odada bir telefon bulunmaktadır. O telefon onların hayatını kurtaracak olan telefondur ama ne Ethel ne de Julius elini sürer telefona, zaaf göstermedikleri için birbirleriyle gurur duyarlar.
Arkalarında -sonradan zor günler geçirdikleri için soyadlarını değiştirecek olan- iki çocuk ve onlara inanan insanlar bırakırlar.
Aradan geçen 60 yıla rağmen hâlâ Rosenberg çiftinin casus olup olmadığı tartışılmakta. Muhtemelen daha uzun yıllar tartışılacak bu durum. Gerçekten atom bombasının sırlarını Ruslara verdilerse eğer bu vatana ihanet midir değil midir, vatan hainliği nedir, bu sırların başka bir ülkeye verilerek dünya barışına bir katkısı olduğunu söyleyen Ethel ya da Julius’un böyle bir durumda neyi önde tutması gerekirdi insanlığı mı yoksa ülkesini mi? Bunun gibi daha birçok soruyla tartışılabilir bu durum.
Rosenbergler’i yeniden gündeme getirecek olan bir oyun var bu sezon İstanbul Şehir Tiyatroları’nda. Fransız yazar ve tarih araştırmacısı Alain Decaux tarafında yazılan, Orhan Alkaya’nın rejisiyle ’70 yılında Dostlar Tiyatrosu’nun ardından tekrar sahnelenen Rosenbergler Ölmemeli oyunu 11 Ocak’tan itibaren Şehir Tiyatroları sahnesinde olacak.
‘Böylesine bir diktatörlükle yönetilen ülkemde bireyler üzerinde baskı kurularak, toplumda korku yaratılmak isteniyor’ diyen Julius Rosenberg’i ve onu yalnız bırakmayan eşi Ethel Rosenberg’i, Ethel Rosenberg’i gözü kapalı satan kardeşi David Greenglass’ı ve onları idama götüren hükümeti, yargıcı, savcıyı oyunun çalışma sürecinde bulunan biri olarak gidip görmenizi, hatırlamanızı, anlamanızı ve unutmamanızı isterim.
Oyunu 2. gösteriminde izleme fırsatı buldum. Gerçekten izlemeye değer. Oyunda emeği geçenleri kutlamak lazım.
YanıtlaSil