14 Mart 2012 Çarşamba

Oylum Y. Le Guin

Edebiyat eleştirmeni Oylum Yılmaz, Cadı* isimli romanıyla yazarlığa adımını attı. Bir dönem kısa bir tanışıklığım ve hoş sohbetim olan yazara başarılar dilerim. Epeydir çeşitli dergi ve gazetelerde kritiklerine denk geliyor, içten içe yazdığı kıymetli eleştirilere ve bu eleştiriler üzerinden edinilmiş yola, mesafeye seviniyordum ki, bu roman bendeki sevinci taçlandırdı, tekrar bu sefer bu araçla kendisine temas edeyim istedim. Elbette söz konusu olan bir "ada" çocuğu olunca bendeki algı ve kavrayış da başkalaşıyor ve beni bilinen benden başka bir 'ben'e götürüyor, bilenler bilir...

Le Guin' "Yerdeniz Üçlemesi"nin üçlemeden sonra gelen 4. kitabı Tehanu'da (bir de 12 yıl sonra 5.si çıktı tabi) diğer öykülerde de yer aldığı halde, ana karakterin kurugusunu farklı olarak; büyü yapan erkek olduğunda büyücü olarak isimlendirilirken, kadınsa cadı olarak adlandırılan Tehanu'yu anlatır. Ursula K. Le Guin, "Yerdeniz Üçlemesi" olarak adlandırılan ancak "Yerdeniz Öyküleri" çerçevesinde dördüncü ve beşincisini de çıkarmış olduğu öykülerde özetle hemen hemen her eleştirel alandan okunabileceği üzere doğum, büyüme/gelişme, olgunlaşma ve ölüm üzerine yazar, kadının toplumsal yeri ve algısı eleştirisini tüm öykülerine yedirir. Fantastik kurgunun altında ve ötesinde olan budur, detay çok yerde var girmeyeceğim.

Tehanu, yandığı şey olan ateşle yakan ve bir cadıyken, asıl kimliğiyle ejderha olan (fantastik edebiyat düşkünü bilir ki, ejderha kadim dile doğuştan sahip olduğundan zaten büyü(cü)lüdür) bir kadındır öncelikle. Yani bilinen görünümüyle insan (kadın), kadim dil ve görünümüyle muazzam bir güce sahip ejderha, bir ve aynıdır Tehanu'da. O büyücü insandır ama ejderhadır ve bu zaten olsa olsa bir kadın bedeninde var olur. Adil, cesur, güçlüdür, acılı geçmişi ona hem acı çekmeyi öğretir hem de nasıl acı verilebileceğini. O herkesin kadim dildeki asıl ismini bilir...

Cadı'da da gerek karanlık lekeler, Eskiler, adadan bile eski adalılar, cadı Ümran'a el vermiş olarak öykülenmiş. Elbette büyü dünyasının dili, yukarıda şöyle bir geçtiğim üzere, bildiğimiz dillerden değil kadim dildedir ve kadim dilde tüm varlıkların bilinen isminden başka bir ismi vardır ki, bu kadim isim bilinirse o varlığa hükmetme gücü de ismi bilendedir artık. Dolayısıyla bir büyücü kadim dildeki gerçek ismini herkesten ve en çok da diğer büyücülerden saklamak ister. Hele ki, büyü yapan kadın yani dolayısıyla bir cadıysa, ismini saklaması gerekenin erkek olması durumunda iş daha da zorludur. Gerçi bu zorluğun cadıya mı yoksa büyücüye mi zor olduğunu da belki ayrıca bir başka bağlamda tart(ış)mak gerekir. Nitekim cadı, genellikle büyücüden ahlaki yönden ayrılır fantastik edebiyatta. Gündelik dile de sirayet etmiş olan "cadı" algısı, bilinen ataerkil ahlaki kodlamayla tekinsiz ve ikincildir, çünkü kadındır.

"Cadı" hikayesindeki öykülemede anlatan ile alıntılayan arasındaki ayrımın yitirildiği noktalarda bir olanak ortaya çıkıyor sanki: Kadın olmak...

Keyifle okunuyor Cadı. Le Guin tadı veriyor, düşündürüyor...

Hoş geldin Oylum, kadim dildeki adını da öğreneceğiz elbet :)
______________________________
*: Cadı (Prinkipo'da Büyülü Bir Arayış), Oylum Yılmaz, Sel Yayıncılık, 2012.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder