28 Aralık 2013 Cumartesi

Duvar


Bulutların yeryüzüne inmeye fazlasıyla hevesli olduğu bir akşamüstü havanın kararmaya başlaması akşamüstü oluşundan mı yoksa yağmur yüklü bulutlardan mı diye düşüne düşüne akşamüstünü çeyrek geçiyordu ki bu karanlığın sebebinin her neyse beni ilgilendirmediğini fark edip ışığı yakmaya karar verdim. Son zamanlarda pek bir şeye karar vermiyordum, gündelik şeyler dışında.  Ve yine son zamanlarda karar vermiyor oluşumu haklı çıkardı elektriğin kesik olması. Faturayı mı yatırmamıştım? Sabahtan beri elektriğe ihtiyacımın olmamış olması da ayrı bir meseleydi ama şu noktada benim için en iyisi düşünmemek, aldırmamak. Bugünlerde çoğu şeye aldırmadığım gibi elektriğin, fatura ödenmediği için mi kesildiği yoksa arızadan mı kaynaklı olduğu konusuyla da fazla ilgilenmedim.  Bugünlerde birçok şeyi de fark eder oldum. Mesela aldırış etmeyince fark ediş başlıyormuş. Bu aldırış etmeyip fark ediş oyunumu günlerdir evde ve evin balkondan görebildiğim kadarıyla evin çevresiyle sürdürüyorum. Evden çıkmıyorum, konuştuğum tek kişi bakkal Zeki bir de onun çırağı İsmail.

‘Abi sen ne çok sigara içiyon ya!’ dedi geçen gün İsmail, yanakları koşmaktan al al olmuş bir şekilde kapımda dikilirken. Elinde ne kadar poşet olursa olsun, yaz da olsa kış da hep koşarak getirir siparişleri İsmail. Sanırım bir diğer siparişe daha gitmek için yapar bunu. Ne kadar çok sipariş o kadar çok para. ‘Sana ne lan!’ dedimse de içimden ‘Öyle valla İsmail’ dedim al yanaklarına bakarak. Daha 11 yaşında olan bakkal çırağı bir çocuğa bu sigaraları aslında yan komşumun kızı için aldığımı anlatacak değildim. ‘Öyle İsmail’ dedim ve kapadım kapıyı.

Yan komşumun kızı. Hiç konuşmaz. Yani ben duymam konuştuğunu. Şimdiye kadar benimle hiç konuşmadı. Yüzü nasıldır bilmem, tek gördüğüm elleri. Ellerine bakarak yaş tahmini yapmaya çalışsam da pek başarılı olamıyorum bu konuda. Ben bir insanın suratına bile bakıp yaş tahmininde bulunamam zaten.

- Kaç gösteriyorum sence?
- 32.
- Haha yok canım, çık çık.
- 37?
- Çık çık.
- 60.
- Ay o kadar yaşlı mı gösteriyorum?

Der ve aynaya bakar her kadın, her seferinde. Gösterdiğin değil hissettiğin yaşta olman önemlidir demek isterim hep ama çok klişe diye demem. Sevmezler klişeleri ki kendileri klişe yarışında en ön saflarda olurlar çoğu zaman. Zaten desem de hissediş değil gösteriş mühim olduğundan onlar için lafım uzay boşluğunda kaybolup gider.

Yan komşumun kızı diyordum. Belki de yan komşumun kendisidir. Her ikisi de. Bilmiyorum. Her gün onların balkonuyla benim balkonumu ayıran saksının içine sigara bırakıyorum. Tek iletişimimiz bu ya da benim iletişimim. Birkaç ay önce kapı çalmıştı, gelen tabii ki İsmail’di. Kapıyı açmak için daha yakmadığım sigarayı saksıya bırakmıştım. Almak için geri döndüğümde sigarayı bulamadım ama çakmak oradaydı.  Yanlış hatırlıyorum herhalde diye düşündüm ama kendimden de emindim. Sonraki gün bir dal daha bıraktım aynı yere. Neyi / kimi test etmeyi düşündüysem artık… Gittim kapının ardından baktım. Beyaz tenli kız geldi; aldı sigarayı ve gitti. O günden itibaren her gün onun için sigara koymaya başladım ben de saksıya. Balkonda güvercin beslemeye benziyor bu benim için.  Beyaz tenli komşu kızı her gün farklı renkte ojeler sürdüğü parmaklarını uzatıp alıyor sigaraları. O parmaklara bakıp sigara içişini hayal ediyorum ben de. Islak dudaklarına götürdüğü sigarasından aldığı her nefeste beni düşündüğünü bilerek.

Yine kapı çalıyor. Gelen tabii ki İsmail.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder