11 Kasım 2008 Salı

İki tek atmadan ülke mi kurtarılır? (BirGün yazıları 13)

Can Dündar’ın Mustafa belgeselini izlemedim henüz. İçeriğinden çok, bir belgesel meraklısı olarak kurgusunu, çekim tekniklerini vs. merak ediyorum zaten. Ama gelin görün ki; hafta içi, gençlerin biricik sevgilisi Abbas Güçlü’nün ‘Genç bakış’ programına konuk oldu Can Dündar ve programı seyretmekten başka bir şey yapamadım saatlerce.
Nedir beni saatlerce bu programa kilitleyen? Bilmiyorum. Üzüntü, korku, dehşet, komedi; hepiciğinden biraz.
Üzüntümün temeli aslında bir başka Genç Bakış programında atılmıştı. Muğla Üniversitesi’nin gençleri deliler gibi alkışlıyordu Kenan Evren’i o programda. Ne söylese alkış, ne söylese alkış… “Bir tane eleştiri yok bu nasıl üniversite” diyordum ki ‘ressam paşa’yı birazcık tırmalayan bir soru geldi ve paşa hemen Abbas’a dönüp “ama Abbas ne konuşmuştuk seninle” gibi bir laf etti. O an anladım bu programdan bir şey beklememem gerektiğini. Ne bekliyordum o da ayrı konu…
Yeditepe Üniversitesi’ndeki son program da aslında darbecilerin ne kadar başarılı olduğunu (kendi açılarından) göstermesi açısından önemliydi. En küçük farklı görüşe tahammülü olmayan, düşünmekten aciz, okumaktan aciz gençler yaratmak istediler ve başarmışlar, helal olsun. Her ne kadar yazılarına güvendiğim isimlerden Can Dündar’ın Mustafa ile aslında hiç de tabuları yıkmadığını okusam da resmi söylemin biraz dışına çıkmak bile çıldırtmıştı işte bizim gençleri. ‘Yeditepe’li şehrin aciz gençlerinden ikisi özellikle yer etti belleğime. Bir tanesi münazara kulübünden olduğunu söyleyen bir öğrenci. Kendisi “bu ülkede Ermeni meselesine dair hiçbir şey konuşulamıyordu, şimdi ise biz ‘sözde Ermeni soykırımı’nı tartışabiliyoruz, bu güzel bir şey, tartışmaktan çekinmeyin arkadaşlar” gibi bir laf buyurdu. Kısmen doğru olsa da söyledikleri, kimse çıkıp da “sen resmi söylemli özdeli sözdeli cümleler kurarsan en başından, o münazara baştan ölü bir çocuk olarak doğar” demedi. Tabii ki zamanında Ankara’daki öğrenci eylemlerinin en ön safında yer alan Can Dündar da…
Bir diğer arkadaş ise şovmen Beyaz’ın ‘Kukugül’ ve ‘Pipican’ tiplemesinden kaçıp da programa gelmiş gibiydi. “Burda çok güzel konuşuyonuz da söylediklerinizin hiçbirini filmde göremedik yaneee” gibi bir cümle kurdu ki beni benden aldı yaneee.
‘Yeditepe’li şehrimin gençlerine de şunu öneriyorum son olarak. Abbas Güçlü’yü bırakın ve rakıları kapıp Abbasağa Parkı’na gelin bir Beşiktaş maçı öncesi. Hem Dolmabahçe Sarayı’na da yakın. Ancak o zaman daha iyi anlayabilirsiniz ‘Mustafa’nın içki ile ilişkisini. Rakının bu kadar güzel koktuğu, ağza bu kadar yakıştığı bir başka şehir yok çünkü; ‘Ata’ ne yapsın. (‘Kordon boyu’nun laikleri kusura bakmasın) İki tek atıp hep birlikte çıkarız o zaman ‘resmi söylem’in dışına. ‘Ülkeyi kurtarmak’ ve ‘devrim yapmak’ için iki tek atmak âdettendir çünkü bu ülkede; ‘laik’iyle, solcusuyla…
Seni okurken çok gülüyoruz diyen okur kitlem -ki sayıları yaklaşık 7’ye ulaşmış durumda- kusura bakmasın bu hafta. Böyle programlar seyredip komik yazı yazmak pek mümkün olmuyor maalesef.
Bir yazımızın daha sonuna geldik bu hafta. Yapımda ve yayında emeği geçen tüm arkadaşlara teşekkür ediyor, haftaya aynı saatte buluşmak üzere diyorum. Esen kalın efendim.
‘Paytak Baytar’a öneri ve eleştirileri için teşekkür ederim yaneeee

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder