28 Aralık 2008 Pazar

Sevemedim kabındaki kâğıtta şarkı sözü yazmayan kasetleri

Sürekli müzik dinlenen bir evde büyüdüm. Hâlâ da dinlenir evimizde müzik. Sabah açılır radyo ve akşam haberlerine kadar açılmaz televizyon. İçki masamızda alaturka müzik çalan bir radyo kanalı ya da mp3’ten Müzeyyen Senar hiç eksik olmaz. Aramızda müziğe en uzak kişi babamdır. O bile artık bakıyorum da evde kimse yokken açıyor radyo dinliyor. Kendisini öyle sanat ya da müzik düşmanı biri olarak düşünmeyin. Tersine gerçek anlamda bir entelektüeldir bana göre. Ama bizim gibi, öyle deliler gibi yani, evde müzik açıp da bangır bangır dinletmez mahalleye. O bize ait bir özellik. Bana, kardeşime ve anneme. Özellikle de anneme. Müzik dediğin yüksek sesle dinlenir der ve açar müzik setinin sesini sonuna kadar. Sonra kapıyı yıksan, kapı zilini yerinden söküp kulağına soksan duymaz kapıdakinin “beni içeri al” feryadını.
Annemden geçti bana ve kardeşime müzik sevgisi. Küçükken evde sürekli kaset dinlenirdi. En çok aklımda kalan Ezginin Günlüğü, ilk albümler. Sonra Zülfü Livaneli, Ruhi Su, Yeni Türkü ve hayal meyal anımsadığım da Grup Yorum. Evde yüzlerce kaset var hâlâ, dinlemesek de özenle sakladığımız… Belki bir daha hiç dinlemeyeceğiz bu kasetleri ve belki çoğu zamanla bozulacak. Bundan kırk yıl sonra, olursa çocuklarıma ya da yeni nesillere şimdi bize plak dinletildiği gibi kaset dinleteceğiz zevkle ve “biz bunlarla büyüdük işte” diyerek. O zaman kim bilir mp3’lerin yerini ne alacak.
Bu kasetlerle ilgili geçen gün aklıma takılan bir ayrıntıyı paylaşmak istiyorum. Çok uzun sürmeyecek, unutmadan buraya not düşeyim dedim.
Sevdiğimiz ya da evde dinleye dinleye aşina olduğumuz birinin ya da bir grubun yeni kasedi çıktığında koşa koşa gider alırdım kasetçiden. Ya da babama söylerdim, akşam iş çıkışı getirirdi. Heyecanla açardım kasedin kabını, annemden fırsat kalırsa. İkimizin de büyük zevkiydi kaset kabı açmak. Daha doğrusu parçalamak… Bir de zordur ki açmak onları... Şimdiki cd kaplarını düşünün işte. Hâlâ bazılarını ameliyatla çıkarıyoruz o ince jelatinimsi saydam şeyden.
Bu arada hâlâ asıl konuya gelmedim. Asıl konu o kasedin kabını parçaladıktan sonra başlıyor. Heyecanla kasedin içindeki kâğıdı çıkarmaktı ilk işim. Daha kasedi teybe koymadan… En sevdiğim iş şarkı sözlerini okumaktı çünkü. Ve kâğıdı elime alınca, işte o hayal kırıklığı… Şarkı sözleri olmayan bir kere katlanmış ince bir kâğıt parçası… Sadece şarkıların söz ve bestesi kime ait, kim hangi şarkıda hangi enstrümanı çalmış bilgileri var. O an benim için biterdi o kaset. O nasıl bir hayal kırıklığıdır anlatamam. Benim gibi aynı manyak hayal kırıklığını yaşayan varsa öğrenmek isterim. O andan sonra uzun süre bağlanamazdım o kasede. Dinlemek istemezdim. Zaten kaset yeni, hiçbir şarkıyı bilmiyoruz ve ilk dinlediğimizde her seferinde “önceki kaset daha iyi” lafını ediyoruz yeni şarkılara alışana kadar… Bir de şarkı sözleri yazmıyor, aman aman ne büyük işkence, nasıl bir hayal kırıklığı…
Yıllar sonra aklıma geldi durup dururken, paylaşmak istedim. Zorla değil ya, sevemedim şarkı sözü yazmayan kaset kâğıtlarını…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder