30 Aralık 2008 Salı

Yorumsuz...

BirGün'deki işime son verilmeden önce entel dantel adlı köşemde yazdığım son yazı (Türkiye Yunanistan olur mu?) sonrası, gazeteden bir arkadaş 'Eşek Arısı' adlı köşesinde benim hakkımda şöyle bir yazı yazdı. Gazetedeki birkaç duyarlı arkadaşımın isyanıyla yazı çıkarıldı ve yayımlanmadı. Bu yazıyı yorumsuz paylaşıyorum ve yorumu size bırakıyorum. Çok şey yazmak istiyorum ama zamanı var her şeyin.
Buyrun yazı...


Entel, dantel...

İsmi lazım değil, mutevazı bir gazetenin kültür sanat sayfasının "genç ve yetenekli" bir köşe yazarı, kariyer basamaklarını tırmanmanın yolunu erken keşfetmiş. Merdivenleri koşar adım çıkmak mı istiyorsun? Hemen solu gelenekçi ilan et, devrimci hareketin emektar kişileriyle dalganı geç, gençlerine çamur at, örgütlerini "ti"ye al... Ondan sonra açılsın sana plazaların sensorlu kapıları... Ey, "genç ve yetenekli" arkadaş... Sola saldırabildiğin kadar bundan sonra plaza basınında çalışırkenki patronlarına da saldırabilirsen "şahsına münhasır bir anarşistmiş" der geçeriz. Yok o iğneli ve hınzır dilin sadece solculara ise ünlü bir televizyondaki akıl hocalarının yanında soytarılık yaparsın, biz de seni öyle biliriz... Ama ilkelerinden ödün vermemek için gözünü budaktan sakınmayanlara "ülkücü, fedai" gibi yakıştırmalar yaparak kendine başka kapılar için yol yapacağını ya da siyasete atılabileceğini düşünüyorsan, şimdiden dön o yoldan.... Çünkü papaz her gün pilav yemez.

1 yorum:

  1. Bu eşşek arısının metnine bir "metin okuma" yapmak elzem oldu.

    Bir kelime grubunu tırnak içine almak; ya kavramsal bir şeyden bahsediyor olmayı ya da aslında tam tersi düşünülen bir düşünceyi ifade eder. "genç ve yetenekli" ifadesinden eşşek arısının aslında "toy ve beceriksiz" dediği anlaşılıyor. Elbette her insanın toy olduğu veya toy kalacağı bir yönü vardır, olacaktır. Fakat burada hangi yönden bir toyluk veya ne hakkındaki beceriksizlik ifade edilmiş, muallak. Yazı yazmadaki ustalıktan mı bahsediliyor? Ya da yazının devamında bahsedilen sol yapılara olan bilgi eksikliğinden mi? Belli değil. Ancak ne yazma ustalığı ne de sol fraksiyonlara ait bilgi konusunda böyle bir eksiklik olmadığını Ara'yı bilenler bilir. Yaşamında böyle biri durum olmadığı gibi köşe yazılarında da bunun tersini gösterecek bir tek örnek gösteremezsiniz. Zaten eşek arısının da derdi bunlar değil. Bunu yazının devamı açıkça ortaya koyuyor.

    Ara için; hakim medyanın ağalarına yaranmaya çalışıyor demek, onu hedefi plazalar olan bir lümpenlikle suçlamak en hafifinden abesle iştigal etmektir. O, yaklaşık 4 yıldır pek de karşılık beklemeden çalıştı gazetemizde. Çok ihtiyacı olduğu halde maddi olanakları oldukça iyi, gelen bir çok teklifi elinin tersiyle “dava” adına tepen bir “sivri kazık”tı, halen de öyle. Ve bizler biliriz ki, sivri kazık çuvalda durmaz. Yine bilinir ki bu kazık birilerine fena halde batar aynı zamanda.

    Öyle meydana çıkmış kalabalıklara ajite eder edayla “eyyy” diye başlayıp arkasından bok atma provakasyonları eşşek arısına çok yakışıyor aslında. Bu ülkenin ortodoks solcularının genel sorunu bu zaten. Herkes sizin gibi mi sanıyorsunuz? Sol, sadece size mi ait, bu tasarrufa hakkına nereden vardınız eyyyy eşşek arısı? Yok efendim herkese böyle saldırırsan seni “şahsına münhasır bir anarşist ilan ederiz”miş! Kimsiniz siz? Ara’nın ünlü bir TV’de akıl hocası falan yok eyyyy eşşek arısı. Onun akıl hocası, hayatı, deneyimi. O bu deneyimleri kendi yaşadıklarından başka etrafında senin daha dün girdiğin ortamların yaratıcılarından aldı, sen bir yavaş gel bakalım.

    İlkelerden ödün vermemek, eleştiriyi kabul etmemek değildir, hatta tam tersi. Yanlışı ifade edene kulak veren bir ilke edinmenizi salık veririm. “İçinde belki doğru bir yan vardır” düşüncesine açık olmanızı, bir yerlerde hata yapmış olma olasılığını, olasılıklar içinde tutan bir değerler dizgesi kurmanızı mesela mümkünse. Sahip olduğunuzu sandığınız ilkere bunları da ekleyiniz. Ekleyiniz ki, bir yerlere varabilin. Ara’nın işten atılmasına ön ayak oldunuz besbelli. Kendiniz de itiraf etmişsiniz belki de bilmeden. “Sola saldırabildiğin kadar bundan sonra plaza basınında çalışırkenki…” ifadenden böyle anlaşılıyor. Sizin sahip olduğunuz ilke de bu kadar işte. Gerçekten gözünüzü budaktan sakınmamışsınız. “Birgün” budaktan sakınmadığınızın sadece gözünüz olmadığını anlayacak ve bunca zamanki kaybetmişliğinize daha neleri eklediğinizin farkına varacaksınız. Birgün…

    YanıtlaSil