3 Ağustos 2009 Pazartesi

Yazan yazana

Msn'den her gün mesaj vermeyi seven arkadaşlarımdan biri "artık adalı" yazmış nick'inin yanına. Birkaç kere adada görmüştüm önceki haftalarda. Dayanamadım sordum "ev mi tuttun?" deyu. "Ekimde" dedi. Anladım ki ekimde evini boşaltacak bir yazlıkçının yerine gelecek. Öyleymiş de. Hayırlısı deyip konuyu kapadım. İki dakika geçmeden yazdı yine: "Bazı projelerim var da adaya kapanıp yazacağım."

Son yıllarda adalarımız bir trend oldu ki sormayın. Enteli danteli soluğu buralarda alıyor. Gelen herkes, ilk haftalarda bir yazar triplerinde. Taşındıktan sonra mutlaka pencere kenarına konulan masalar, üzerinde boş kâğıtlar... Burgazada'ya bir gitseniz göreceksiniz ki yolda yürüyen iki kişiden biri Sait, dört kişiden üçü Faik.

Ama gelin görün ki bu saitlik ve faiklik durumu fazla sürmüyor. Vapurda iki hafta gidip geldiniz mi herkes bir abasıyanık olup çıkıyor. Vapurun kıçında yediler mi az sulu narkozu, tattılar mı Arap Naci'nin votka portakalından ya da Herman'ın 'kuru'sundan, bitiyor başlamadan yazarlık hayalleri.

Umarım ben yanılırım da yeni gelecek arkadaşlar en güzel kitaplarını adalarda yazarlar. Kimseyle dalga geçtiğim falan yok ama şu "adaya kapanıp yazacağım" tribi yok mu öldürüyor beni. Yok öyle bir şey arkadaşlar, ekmek Koçaryan çarpsın ki yok öyle bir şey ama yine de yaşayıp görmeniz gerek, ne diyeyim. Kısa dönem Heybeli'de bulunmuş olan Can Yücel, Nazım Hikmet, Aziz Nesin ve Rıfat Ilgaz'ın bile en verimsiz dönemleri yine bu vakitlere tekabül ediyor, vallahi bak. Yazan her yerde yazıyor sonuç olarak, yazar olmadan yazar tribine girenlerse, en fazla bir blog açıp saçmalıyor haftada bir, benim gibi...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder