"Soyut", soymak eylemini kök almış. Soyulmuş olan, bağlamından çıkarılan (koparılan) şey. Soymak olumlu ve olumsuz çağrışımlar içerse de, "soyut"ta bu türde bir içkinlik bulunmaz. Soyut olan şey, algıdan ve idraktan yoksunluğu anlatır. Bağlamı olmayan şey, idrak edilmekte, algılamakta güçlüğe neden olur. Yani soyut olanın içi boşalır, onun içine bir şey koymakta zorlanılır giderek. Giderek, çünkü soyutlukta bir derecelenme de bulunur diğer yandan. "Erdem" kavramı örneğin. Soyuttur ama tümüyle de değildir. Erdem denildiğinde göz önüne getirilebilecek bir şeyden bahsediyor değilsek de, erdemli olma durumlarına ilişkin bir şeylerin idrakındayızdır. Ancak "masa" denilen somut kavramda, kafamızda canlanacak en az bir masa imgesi söz konusudur, erdeme göre daha somuttur.
Kelimeler, kavramlar, soyuttan somuta bir derecelenme içindedirler. Bu ayrım idraka olan uzaklıkla ölçülür. En somutta "masa" ve sonrasında ... "erdem" ve en soyutta ... "tanrı" gibi. Algı ya da idraka yakın olanlar daha somut, uzak olanlar ise ötekilere göre daha soyuttur. Bir kavram idraksallıktan uzaklaştıkça içi boşalır. Bu nedenle en somutta olan "masa" gibi kavramların içi doldurulabilir ama en soyuttaki "tanrı" kavramı içinde hiçbir idrak bulunmaz, içi boştur.
Sonuç önermesini baştan söyleseydik, pejoratif bir şeyden bahsettiğimiz sanılabilirdi sanırım. Demek ki, ne söylediğin kadar nasıl söylediğin de önemliymiş. Sorgulanmamış hayat, yaşamaya değmez.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder