16 Ekim 2009 Cuma

Metin Kurt'la aynı masada

Bir aydır yazmamışım sevgili günlük. Zaten "yazıyoruz da kim okuyor" diyor insan bazen ama önemli değil. İnsan kendine de yazmalı. Biz kendimize de yazmamışız bir aydır. Hemen yazalım o zaman.

Hayat gerçekten de tesadüflerle dolu. Hem de öyle böyle tesadüfler değil. Bazen kötü, bazen güzel rastlantılarla... Son 3-4 gün içinde başımdan geçen olaylar silsilesini yazacağım. Benim için anlatılması güç bir mutlu tesadüfler halkası, konuya bile giremiyorum bir türlü.

Gözünüze çarpmıştır, bu sıralar piyasada bir "Metin Kurt" fırtınası esiyor. Hani şu "eski Galatasaraylı komünist futbolcu" Metin Kurt. O gazete senin, bu program benim boy boy gözüküyor. Bu aralar hayattan o kadar kopmuşum ki Metin Kurt ile ilgili çıkan kitaptan haberim bile olmamış. Vecdi Çıracıoğlu'nun dokuz yıl emek verdiği kitap yaklaşık bir aydır kitapçı raflarındaymış. Vecdi Çıracıoğlu -ki kalan kısmında kendisine Vecdi Abi diyeceğim- babamın kankasıdır. Metin Kurt ise benim fazlaca önemsediğim bir isim. Her yönüyle geri kalmış ülkemin geri kalmış futbolunda çok çok önemli bir isim hem de.

Vecdi Abi'nin bu kitabı (Gladyatör), bana bir arkadaşım tarafından hediye edildi. Metin Kurt'un daha önce adını bile duymamış olan arkadaşım, televizyonda fark ederek koşa koşa gitmiş kitapçıya, kitabı bana hediye edebilmek için. Kitap bana geleli iki gün olmuştu ki telefonum çaldı. Babamdı arayan, "Vecdi burada, (adada) gel" dedi. Gittim. Vecdi Abi, babam, ben ve yeni adalı bir dostumuzla sahilde demlenirken lodos patladı, vapurlar iptal oldu. Vecdi Abi, gecenin sonunda kardeşimin yatağında uyumak zorunda kaldı. İşin buraya kadarki bölümü bile tesadüfün önde gideni benim için. Üstelik kitabı alan arkadaşım da o gün adadaydı ve mahsur kalanlar arasındaydı, akşam evde birlikteydik.

Bu olaydan iki gün sonra (bugün) Kadıköy'de gezinirken bir mekânda babamı gördüm uzaktan. Yanındaki Vecdi Abi'yi de tanıdım ama bana arkası dönük olan üçüncü kişiyi seçemedim. Masaya yaklaşınca bir de ne göreyim? Metin Kurt, babamla kadeh tokuşturuyor. Ünlü futbolculuğu, milli futbolculuğu, Galatasaraylı futbolculuğu bir tarafa, etiyle kemiğiyle Metin Kurt'tu karşımdaki. Kırk yıllık ahbapmış gibi öpüşüp sarıldık. Birkaç dakika sonra kendisiyle kadeh tokuşturuyordum ben de. Bir ara cebinden para çıkarıp, "Aracığım, bakkaldan bana bi kısa Samsun kap da gel" bile dedi. Hafif çakırdı, fotoğraf çektirdik, biraz muhabbet ettik ve sonra ayrılmak zorunda kaldık. Vecdi Abi'ye imzalattığım kitabımı bir de o imzaladı. Hem yazarına hem de kitabın kahramanına imzalattığım ilk kitap oldu böylece Gladyatör.

Metin Kurt'u insanlar "futbolcular sendikası" kurma çabasında biri olarak biliyordu yıllardır. İşi büyütmüş, yeni hedefi bir spor emekçileri sendikası kurmak. Futbol takımının malzemecisinden tutun da at yarışlarında, ahırda at boku temizleyen kişiye kadar, eskrimcisiyle, güreş antrenörüyle, geniş çaplı bir sendika. İşi çok zor, farkında. Destek istiyor, arıyor. Hepimizin aklında olsun.

Kitabı yarılamama karşın bitiremedim, her sayfayı büyük titizlikle ve iki kere okumaktan. Vecdi Abim falan diye söylemiyorum ama ibret-i alemlik bu kitap okunmalı, okutulmalı. Kitap için çok yazıldı çizildi gerçi ama ben de iki satır karalarım bir ara. Metin Kurt'la aynı masada içtim ben bugün, şimdilik bu kadarı yetmez mi?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder