26 Mayıs 2010 Çarşamba

Hallelujah Yasmin!


Uluslararası Mistik Sanat Festivali kapsamında düzenlenecek olan Yasmin Levy konseri için Aya İrini’deydim bu gece.
Her şeyden önce yolda fark ettim ki doğma büyüme İstanbullu biri olarak daha önce Aya İrini’ye hiç gitmemişim. Burnumuzun dibi oysa. Burnumuzun dibinde olup da gitmediğimiz tek yer Aya İrini değil tabii ki ama bir de kültür sanatla bu kadar içli dışlı bir insan olup da gitmemek daha büyük ayıp sanırım.
Sultanahmet’te tramvaydan inince karşıma çıkan ilk kişiye sorayım dedim, Aya İrini’ye nasıl giderim diye. Uzun süre karşıma sadece turist çıktı. Soramadım haliyle. Frankfurt’ta kaybolduğumda bile bu kadar endişe etmemiştim açıkçası. Gecenin ikisinde Frankfurt sokaklarında gezinirken karşılaştığım her insan Türkiye kökenliydi ve “abi şu otele nasıl giderim yaa” diye sora sora sanki Kadıköy’deymiş gibi otelimi bulmuştum. Bu sefer uzun süre olayın tam tersini yaşadım.
Derken iki tane zabıtanın devriye gezdiğini fark ettim. Sırtlarında kocaman “Fatih Zabıtası” yazan bu iki arkadaşa yaklaşıp malum mekânın yerini sordum. İnanır mısınız, Fatih Belediyesi’nde çalışan iki zabıta da çalıştıkları belediye sınırları içinde bulunan Aya İrini’yi hayatlarında ilk kez benden duydular. “Abi valla şu parkta oturan üç kişi buranın her yerini bilir, onlara sor” dediler. Parka baktığımda üç kişiyi zil zurna sarhoş halde gördüm, soramadım. Tamam kabul ediyorum, İstanbullu olup da Aya İrini’nin yerini bilmemek benim ayıbım olsun da; belediye zabıta ekibinin bilmemesi hangi kafanın kadrolaşması sonucu olsun, onu da sizin takdirinize bırakıyorum.
Böyle durumlarda en güvenilir kişiler taksiciler olur. Gördüğüm ilk taksi şoförüne sordum Aya İrini’yi. Yaklaşık bir dakika boyunca tarif etti ilk önce. Sonra aynen şu cümleyi kullandı. Ne eksik ne fazla: “Yok ya sen ordan gidersen ananın amı kadar yol yürürsün, sen en iyisi şurdan git kardeşim…” Şoför abinin söylediği gibi yaptım tabii, işin ucu mahrem yerlere dokundu madem…
Taksiciyle yaptığım muhabbetin yaklaşık 10 dakika sonrasında Aya İrini’ye varmıştım. Bu arada bilmeyenler için söylüyorum. Tramvayla giderseniz Sultanahmet’te değil Gülhane’de inin. Tramvay yolu ile Gülhane Parkı’na giren surların arasında küçücük güzel taşlı hafif yokuş bir yol gider Ayasofya’ya doğru. Meğer mekân da Ayasofya’nın tam karşısındaymış. Elli kere önünden geçmişim hatta yüz metre ötedeki İslam Eserleri Müzesi’ne bile gitmişim lakin o görkemli kapı Aya İrini girişiymiş, bir kere bile dikkatimi çekmedi.
İlk kapıdan girdikten sonra konser alanının kapısına vardığımda gördüklerim bana “bu konseri izleyemem” dedirtti. Yaklaşık 250 kişi kapıda yığılmış ve içeri alınmayı bekliyordu. Saatlerimiz ise 21.30’u gösteriyordu. Yani konserin başlama saatini.
Giriş kapısındaki düzensizlik ve organizasyon boktanlığı yüzünden konser saati geldiği halde rezervasyon yaptırmış 250 kişi hâlâ kapıda bekliyordu. (Etkinlikler ücretsiz ama mekân kapasitesi nedeniyle önceden rezervasyon yaptırmak gerekiyordu)
21.40 sularında Yasmin Levy sahneye çıkınca bu sayı 150’ye düştü bir anda. Kapıdaki rezaletimsi durumu ıslık ve alkışlarla protesto etmeye yanaşmayan kalabalık bir grup, kurulan dev ekranda konseri izlemeye başladı çünkü. (İkinci bir parantez açayım. Sahnedeki sanatçıyı canlı canlı görmek kimi ne kadar etkiler bilmiyorum ama dışarıda kurulan dev ekranda çimlere yayılarak sevgilisiyle el ele konser dinlemek, tarihi mekânda plastik sandalyeler üstünde konser dinlemekten daha çekici geldi bana. Üstelik dışarı verilen ses, içerdekinden daha iyiydi)
Aya İrini’ye girdiğimde saat 22.00 olmuş ve ben dışarıdayken Yasmin dört şarkıyı bitirmişti bile. Her bir ayrıntısına, mimari özelliğine hayran olduğum mekânda uzaklardan miyop gözlerimle Yasmin Levy’yi seçmeye çalışırken o efsane şarkıya başladı: Naci En Alamo. Aya İrini’de yer yerinde oynadı bir anda. Bilmem kaç megapikselli cep telefonları fotoğraf çekmeye, bazıları da bu ânı görüntülü olarak ölümsüzleştirmeye(!) başladı. Bu sırada salonda sadece Yasmin hayranları kalmıştı. Çünkü konsere sırf ücretsiz olduğunu için gelen ya da tanıdıkları aracılığıyla önceden yer ayırtan birçok kişi Aya İrini’yi terk eylemeye başlamıştı çoktan. E tabii bedava Yasmin de bir yere kadardı onlar için.
Naci En Alamo’dan sonraki şarkısı bir Leonard Cohen klasiği olan Hallelujah oldu Yasmin. Kendine özgü yorumu ve Latin ezgileriyle kırk yıllık marşımızı bambaşka bir havaya bürüyen Yasmin’i -mecburiyetten- ayakta alkışlayarak ilk Aya İrini maceramı sonlandırdım böylece.
İçeri girmek için kapıda güvenlikle cebelleşirken dördüncü şarkısını bitirmişti Yasmin. Ben girdikten sonra da sadece dört şarkı dinledim ve mekânı terk ettim. Bir ada yolcusu olarak vapur saatim gelmişti çünkü. Geceden aklımda kalan iki ayrıntıyı paylaşarak noktayı koyayım.
Kapıdaki güvenlik, dışarıda kalanlara bir ara çıldırıp “hepiniz sanatseversiniz, iki adım geri açılmalısınız” diye bağırdı. İki adım geri açılmayla sanatseverlik bağlantısı komik geldi o hengâmede. Bir de Marmara İletişim’den adları bende saklı, biri doçent diğeri yardımcı doçent iki hocamın, mükemmel bir şekilde araya kaynak yaptığına şahit oldum yine o hengâmede. O nasıl profesyonellikti öyle, hayran kaldım. Hatta vay anasını ve yuhh, çüşş dedim. Görmeliydiniz…
Yazının sonuna bir de şu linki eklemeyi borç bilirim.

1 yorum:

  1. merhaba ben de o konserdeydim,rezervasyondan haberim yoktu ve yasmin levy'den önce 2 konser daha olduğunu görünce bunların birleşeceğini düşünüp saat 17:00 civarları oradaydım kimseler yoktu 18:30 sularında içeri alınırken bazı insanların telefonla yer kalmamış yasmin dolmuş dediğini duyup''acaba bizi ilk konserlerden sonra dışarı mı alırlar diye endişelendim.içerde protokole!!! ayrılan kısmın 1-2 sıra arkasında tahta sandalyelere uygun açıda oturdum.Harika bir geceydi dışarda neler olup bittiğini bilmiyordum.Ancak gördüm ki kimseye birşey rezerve edilmemişti.Erken kalkan yol alıyordu sadece.. bu yüzden ücretsiz şeyleri hiç sevemedim.yer kapmak itişip kakışmak hiç tarzım olmadı.Sadece yasmini dinliyordum ama Nassima şaban'ı da tanımış oldum.inanılmaz bir duru sesi vardı.ermeni kilise korosu da büyüleyiciydi.Popomda tahta sandalyenin izi kulağımda yasminin sesiyle oradann 5 saat sonra mutlu ayrıldım.sevgilerimle..

    YanıtlaSil