Gösterişli bir sorumsuzluk ifadesidir. Edebi sanatlardan "teşhis-i intak"a, filozofiden idealizme yaslanmadığı yer yok gibidir. Yani insanın kendi yanılmışlığını bu kadar kendinin dışına taşıyabileceği, sanki yanılmışlığının gerekçesi kendinde değil de, kişileştirilmiş ve "ben"den bağımsız bir başka alanda ve dolayısıyla kendinden soyutlayabileceği bir alan olan hafızada oluşmuş gibi sunulmasının daha iyi bir ifadesi olamaz sanki. Yani, "yanılmışsam bu benim değil, hafızamın bir sonucudur ve dolayısıyla sorumlusu ben değilim" demenin bu kadar güzel özetlenebileceği ve itiraz görmeyeceği bir başka cümle kurulamaz herhalde. Herhalde diyorum çünkü edebiyat erbabı bu konuda çok mahir... Buradan büyük ihtimal kabul görmeyecek ancak neden kabul görmediğine gelecek her itirazın yazının başlığına uygulandığında anlamsızlaşabileceği bir çok başka örnek oluşturmak mümkün. Örneğin, "ayaklarım beni yanıltmazsa 100 metreyi 8 sn. altında koşarım." Deneyelim o halde... "Eee, koşamadın baba 8 saniyede, 20 saniye oldu hala 50. metredesin" denilse cevap şu olabilir mi mesela: "yavv ayaklar ve matematiğim beni yanıltmış, yoksa bende bu potansiyel var, rica ederim..." Aşkolsun mu şimdi yani, bir insana bu kadar haksızlık edilir mi? Böyle bir cümle kurulabilir mi? Kendine ait bir yetersizliği bu kadar kendi dışına taşımanın daha edebisi ve güzeli olabilir mi? Teşhis ve intak..., güzel sanat vesselam.
Bunun psikoloji (daha doğrusu bana göre parapsikoloji) alanında bir üvey kardeşi var. "Kişisel Gelişim" deniliyor adına. Efendim neymiş: "ponçiyakını satan ermiş" veya "her şeyin anasını satayım sana bir şey olmasın" tarzı psikoedebi alanın; liberal, atomize ve dahi lümpen alanda yarattığı anlamlandırma çok koşut bu algıya. Neden? Çünkü, her şey sende bitiyor! Başarısız mısın? O zaman yılma çünkü yeterince çalışmadın demekki! Yenildin mi? O zaman bir şeyi yanlış yaptın, bir daha dene ve denemekten asla vazgeçme!! Çünkü seni başarısızlığa, yılgınlığa ve yıkıma uğratan sensin yoksa hayat güllük gülüstanlık aslında. Çünkü senin ananını ağlatmıyorlar, her şey çok güzel ama sen kocaman bir salaksın. Yani bütün şartlar insani değilse bile en azından sosyal devlet ilkesi gereği sana sağlandığı halde yine de mutlu değilsen kaz kafalı olan sensin. Kendine çeki düzen ver. Sen istersen, aslında tek parça olan kainatın enerjisi de sana gelir. Her şey sende biter, kendine inan, güven, tekrar tekrar dene. Şunu bil ki, yeterince denemeden başarısızlığına karar veremezsin. Hee, yeterince deneme yapmadan misal 65-70 yaşında öldün ve ödediğin tüm yasal kesintiler sana emekli maaşı olarak dönemeden teneşire mi geldin? Eee bu şimdi kimin suçu alllaan aşkına yaaa, dingil misin sen?! O yaşa, ölene kadar aklın nerdeydi?!!! Seni kaz kafalı mal!!! Ne demiştik, "hafızam beni yanıltmıyorsa" değil mi?
Neyse... Bunların bir kardeşi daha var ama bu sefer adı arapça değil frankafon. Hayvanları konuşturma sanatı olan fabl diyorlar adına. Buna örnek vermek anlamsız olur. Seçimlerin yaklaştığı bugünlerde, siyasi herhangi bir söyleme bakmak yeter sanırım.
Sana verili ve yaşamını sürdürmen gerektiği salık verilen yaşam ve dünya muhteşem!!! Her şey sende bitiyor unutma sakın!!! Aptal olma...!!! Ama dikkat et de tercihlerin seni yanıltmasın, yoksa sen zaten yanılacak insan değilsinki.
Sen yan(ıl)masan, ben yan(ıl)masam, biz yan(ıl)masak, nasıl çıkar karanlıklar aydınlığa?
“……Çünkü, her şey sende bitiyor! Başarısız mısın? O zaman yılma çünkü yeterince çalışmadın demekki! Yenildin mi? O zaman bir şeyi yanlış yaptın, bir daha dene ve denemekten asla vazgeçme!! Çünkü seni başarısızlığa, yılgınlığa ve yıkıma uğratan sensin yoksa hayat güllük gülüstanlık aslında. Çünkü senin ananını ağlatmıyorlar, her şey çok güzel ama sen kocaman bir salaksın.”
YanıtlaSilNe Garip! Bir size bakıyorum bir de yaptığınız şu eleştiriye..
Süreci, nedenleri bırak araştırmayı anlamaya bile çalışmadan, aslolanın “sonuç” olduğunu bana (ve görmek isteyen diğer arkadaşlara) kanıtlamış ElevTheron.
İnsanın niye içi başka dışı başkadır?
Yalancıyız, yalancısınız, yalancılar :)
“sevgili Salak”
Bana nerden bakıyorsunuz anlayamadım açıkçası. Yukarıda alıntıladığınız cümleleri ben değil, "kişisel gelişim" adı altında bulunan ve benim hiç itibar etmediğim alan söylüyor özetle. Ben bu alanın söylediklerine ironi oluşturup, "böyle diyorlar, anlayın" demek istemiştim. Tam da isabet ettiğiniz gibi sürecin, nedenin ne olduğu önemlidir, sonuç başarısızlıksa bu salt senin suçun değildir demiştim. Çünkü bu "edebiyat" insanı kaderine razı olmaya itip, sorgulama refleksini köreltip ve tam da salt sonuca yönlendirip bu sonucu değiştirmenin bireyin kendi elinde olduğunu ifade ediyor. Mesela "Secret" diye bir kitap çıkıp tüm dünyada satış rekorları kırıyor ve özetle ne diyor: "evrendeki büyük enerjinin bir parçasısın, bu nedenle çok istersen, o çok istediğin şey olur". Buradan nereye varacağız? Şuna örneğin: eşek gibi çalıştığın halde yeterince para kazanamaman, sağlık hizmetlerini gerektiği şekilde alamaman senin suçun. Demek ki yeterince istemedin. Secret vb. alan bunu yapıp insanı kendine hapsediyor. Ben bunu eleştirmek niyetindeydim ama eleştirdiğim şey benim savunduğum bir fikirmiş gibi algılanmış sanki. Alıntıladığınız yerin devamında ve yazının bütününde bunu anlatmaya çalıştım ama iyi ifade edemedim galiba.
YanıtlaSilElev Theron
Yoooo hayır hayır..siz çok iyi ifade etmişsiniz. Ben de doğru algıladım yani sizin savunduğunuz bir fikirmiş gibi algılamadım zira öyle algılasam “Bir size bakıyorum bir de yaptığınız şu eleştiriye..” diye başlamazdım yoruma değil mi?
YanıtlaSilBenim anlayama(tama)dığım, sizin de hiç itibar etmediğiniz, sürecin nedenlerin hiçbir öneminin olmadığını savunan bu alanın, aslında yaşantınızda hayat bulmuş olmasıdır! Bizzat bu eleştirdiğiniz şekilde davranmış/davranıyor olmanızdır.
"Sevgili Salak"
"Süreci, nedenleri bırak araştırmayı anlamaya bile çalışmadan, aslolanın 'sonuç' olduğunu bana (ve görmek isteyen diğer arkadaşlara) kanıtlamış ElevTheron" şeklinde bir ifadede bulunmuşsunuz. Madem yazıyı anlamış olduğunuzu iddia ediyorsunuz, böyle bir çıkarımda nasıl bulunuyorsunuz? Yazı bunun tersini anlatıyor çünkü. Bu durumda sizin eleştiriniz yazının ifade ettiklerine değil bana yönelmiş demektir. Buna göre tanışıyoruz ve siz benim yaşantıma tanık oluyor durumdasınız. Neden isminizi saklıyorsunuz o halde merak ettim. Veya madem yaşantımı bu kadar iyi biliyorsunuz direk bana bunu söylemişliğiniz var mı örneğin? Yani burası yazılanın değil, yazanın kişiliğinin tartışıldığı bir alan değil ki!
YanıtlaSilCümlenin sonundaki kanıtlama ifadenize gelirsek, ben herhangi bir kanıt peşinde değilim, diğer yazarların da olduğunu sanmıyorum. Ya da zaten burası bir şeyleri kanıtlama alanı değil. Doğru bildiğimizi, gördüğümüzü, düşündüğümüzü yazıyor, paylaşıyoruz.
Yani özetleyecek olursak; yazının içeriğine ilişkin bir eleştiriniz varsa okuyalım, anlayalım, tartışalım. Yok, sizin derdiniz Elev Theron ise burası o alan değil. Tanışıyorsak Elev Theron ile ilgili düşüncelerinizi Elev Threon'a söyleyiniz. Bunu söyleme cesaretiniz yok veya bu denli tanışmıyorsanız eksik ve yanlış düşüncelerinizi gözden geçirip, daha iyi gözlemleyip yine Elev Theron'a söyleyiniz. Burası insanların kişiliklerinin konu edildiği bir alan değil.