21 Aralık 2011 Çarşamba

Aynı Kitabı Tekrar Almak!..

Mutlaka başımıza gelmiştir. Ya okumadığımızdan hatırlamadığımız için veya çok eskiden okuduğumuz ve unuttuğumuz için ya da eldekini birine hediye olarak (hacılanmış da olabilir) verdiğimizden, cildi dağıldığı için, "gözden geçirilmiş" yeni baskısı çıktığı ve bu baskıda öncekinde yer almayan "ilave"ler olduğu için, karton değil bez ciltlisini bulduğumuz, babamızdan kalmış ama tozdan, böcekten yıprandığı için (misal Sol Yayınları) vb. nedenlerle bazen, aynı kitabı ikinci kez aldığımız olur.

Şimdi aldığımız bu ikinci (belki üçüncü, dördüncü... bilemiyorum) kitap aynı kitap mıdır acaba? Varsayalım ki, bu ikinci kez alınmış olan kitap ilkinin gerçekten aynısı olsun... Yani eskisine bakıldığında, "gözden geçirilmiş" ilaveler taşımadığı, cilt farkı olmayan, şununcu değil bununcu baskı yazmayan bir kitap olduğunu varsaysak bile bu kitap öncekinin aynısı olabilir mi? Kitap dediğin yalnızca kendinde olanı karşısındakine sunan bir olgu mudur ki, bu onun aynısı olsun, olabilsin. O kitapta, benim onu almış olmam ve aldığım o zaman, mekan, duygu vb. ilgili olarak bana değgin hiçbir şey yok mudur diyeceğiz?..

Sözgelimi kitabı ilk kez aldığımızdaki referansımız; örneğin bir bilenin tavsiyesi, satıcıda dolaşırken gözümüze çarpmış olması, belki kapak veya içindekiler'in bizi cezbetmesi veya herhangi bir sayfasını rastgele okuduğumuzda kullanılan dilin akıcılığı, konusu, tarzı, tavrı, kapağı, yazarı, çevirmeni, yayınevi, malzemesi, kokusu, konusu ve bir bütün olarak tüm bunları içeren kendisi ile ikinci kez aldığımızdaki bu ve benzeri değişkenler aynı mıdır ki, kitap ikinci kez alındığında aynı kitabı tekrar almış olalım?.. Bunlar değişmezler mi bende...

Herhangi bir yazılı metin ile kurulan ilk ilişki ile ondan sonra kurulacak ilişkiler arasında gerçekten epeyce fark var (mı?). Meta'nın kendisi aynı olsa bile. Pante rhei...

5 yorum:

  1. Soruya soruyla yanıt vermece: Kitap cildinden baskısına, kapağından çevirmenine tıpkısının aynısı olsa, aynı kişi tarafından önerilip, aynı kitapçıdan, aynı mevsim, aynı ayın aynı günü alınsa bile, 2. kere alan ben aynı ben miyim?

    YanıtlaSil
  2. Bir de şu var, sadece yazılı metinlerle değil, her şeyle sonradan kurulacak ilişkiler ilkinden epeyce farklı olmayacak mı? Baktığın manzara, çektiğin fotoğraf, dinlediğin müzik, bindiğin asansörün hissettirdikleri, bir sonraki görüşmemizde ben, misal?

    YanıtlaSil
  3. Evet, pante rhei dedim o yüzden, aynı ben değilim. Aynı olmayacak, olamayacak. Ancak yine de yazılı metin (kitap) ile diğerlerinin arasında bir ayrım güdüyorum. Nitekim baktığım manzara bana kendini gösteriyor, dinlediğim müzik duyuruyor ancak kitap kendini okumuyor/anlatmıyor örneğin (gerçi artık sesli kitaplar da var ama bunu ayrıca ele almak gerek). Elbette manzaraya bakmak ve müzik dinlemekte de tümüyle edilgin ve nesnenin kendisine maruz kalan bir özne ve edimden bahsetmek olanaklı değil. Ama bu edimler arasında nesnenin kendini sunma ve öznenin bunu algılama süreçleri bakımından görece bir ayrım yapmanın olanaklı olduğu kanısındayım. Yani bu örnekler üzerinden gidersek metin dışındaki şeylerde biraz nesnenin kendi, metinde ise "ben" aynı değilim artık sanki. Dana özneye dönük bir akıştan söz etmek olanaklı görünüyor gibime geliyor.

    YanıtlaSil
  4. Sayın Elev, ben şu ifadeye takıldım: "Kitap dediğin yalnızca kendinde olanı karşısındakine sunan bir olgu mudur ki, bu onun aynısı olsun, olabilsin." Öncelikle şunu düşündüm: bundan kitaba (aslında yazara) ne? Sonra da aklıma şu geldi: kitap (ya da değindiğiniz gibi aslında metin) kime aittir? Yazara mı, okuyucuya mı, yorumlayacıya mı? Elbette düşünmeye devam edip şuna karar verdim: Yazar yazar (ben onunla buluştuysam kendine yazmış değildir), okuyan bunu değil yazılanla beraber kendinde olanı ona kattığını (değindiğiniz üzere, birikimini, duygusunu vs.) okur. Dolayısıyla ve doğal olarak okuyucu, salt yazılanı okuyor değildir. Bu nedenle de bence kitap (metin), salt kendinde olanı sunar ve işi biter. Değindiğiniz ve benim de katıldığım diğer değişkenler metni değil, metni okuyanı bağlar ve bu metni ilgilendirmez.Yani bu durumda kitap (yine değindiğiniz üzere değiştirilmiş/geliştirilmiş bir başka metinle değilse) aynı kitaptır. Değişen sizsiniz ki, bu çözülmesi gereken bir problemse (problemden kasıt sorun olması değil) bu metni bağlamaz. Metin okuyucuyla buluştuğunda ok yaydan çıkmıştır ve artık yayın hükmü kalmamıştır. Bundan sonrası okun izleyeceği (okuyucu olarak sizin de müdahil olduğunuz) güzergahtır söz konusu olan. Sevgiyle, selamla.

    YanıtlaSil
  5. Metaforu eksik bırakmışım, kafamda tamdı oysa. Tamamlıyım. Ok bir yere saplanıp kalabilir, delip geçebilir, çarpıp yön değiştirebilir, deldiği bir yerden çıkıp başka bir yeri yine delebilir, saplanabilir, bu yerden itibaren yön değiştirebilir, bu böyle gider. Bundan metne ne? Özetle yazarın yazdığı metin yaydır, işi yazmakla bitirmiştir, değişmez. O metnin sizdeki algısı oktur, sürecinin ne olduğu yayı ilgilendirmez. Daha doğrusu zaten yayın bu kudreti yoktur. Bir kez daha saygıyla...

    YanıtlaSil