2 Ekim 2012 Salı

BAHTIN VE KARNAVAL


Mihail Mihayloviç Bahtin  (17 Ekim 1895 – 7 Mart 1975). Rus filozof ve edebiyat teorisyeni.
Bahtin, 20. yüzyıl düşünce hayatında etkili olmuş isimlerinden biridir ve geliştirdigi perspektif ve kavramlar doğrudan felsefi metinler üretmese de her zaman kuramsal tartışmaların merkezinde yeralmıştır. Onun çalışmaları Marksizm, Yapısalcılık (özellikle dilbilim), Göstergebilim alanlarıyla hem etkileşim halinde olmuş hem de bu alanları dolaylı ya da dolaysız etkilemiştir.
Onun düşünceleri yirminci yüzyılın ikinci yarısında, özellikle yetmişlerden itibaren etkili olmuştur. Bahtin Vitebsk şehrine taşınmış ve burada Bahtin Çevresi denilen bir grup entelektüelle birlikte çalışmalar yapmıştır. Bahtin düşün alanına karnaval, diyaloji, kronotop gibi çok önemli kavramlar armağan etmiştir. Bu kavramlardan “karnaval” ve edebiyatta karnaval kavramlarına kısaca bakmaya çalışacağız.

Karnavalın Kökenleri:
Mihail Bahtin’in karnaval düşüncesi, fikrin felsefi kökenlerine çok az dikkat edilerek, heyecanla benimsenip, çeşitli şekillerde uygulamaya konmuştur. Bahtin’in “halk”ın zapt edilemeyen şenlik ruhu imgesini anımsatışı, popüler kültürü meşru bir inceleme nesnesi olarak ortaya koymaya çalışan birçok modern yazar tarafından can-ı gönülden desteklenmiştir. Buna rağmen Bahtin daha ziyade eski popüler şenlik kültürü biçimlerinin edebiyattaki varlığı ve türün gelişiminde nasıl belirleyici bir etkiye sahip olduklarıyla ilgilenmekteydi. Örneğin kendi çağının önemli popüler kültür aracı olan sinemayı göz ardı ederek çalışmalarına dahil etmemiştir.
Nikolai Marr’ın kuramına göre, tüm insanlık ortak, hatta aslında ilkel ve bazı özellikleri sonraki kültürde korunan bir mit mirasını paylaşmaktadır. Bu kuramdan hareketle Bahtin, karnaval kültür biçimlerinin izini geçmişe doğru sürer ve ilk çağdaki, şenliklerde özellikle de Roma Satürn Bayramı’ında arar.
Satürn Bayramı: ROMA İmparatorluğunda, sayıca çok fazla olan kölelerin kendilerinden çok az olan yöneticilere baş kaldırmasını önlemek, hayal kırıklıklarını ve sorunlarını unutturmak amacıyla yapılan şenliklerdir.
Bahtin, şenliğimsi eğlence biçimlerinin daha da eskiye, tarih öncesine dek uzandığını söyler. Bu eğlencelerde besin, ölüm ve yeniden doğuş, kötürüm yapma, efendi ve köle, gülme, övgü ve yergi, tören alayı vb metaforlara, (parodik biçimlere) dikkat çeker.
Bahtin’e göre, parodik biçimler eleştirel bilincin doğuşuna kanıt olarak sunulabilir ve simgesel biçimlerin açıklanmasında a priori (önceleyen) ögeler taşır.
Parodik biçimler;
- Kökenine karşıttır.
- Devrimci ve özgürleştiricidir, özgür konuşmanın tipik örneğidir.
- Dinsel kuralların zayıfladığının izleri vardır.

Bahtin’in gözünde parodi modeli, isyankar özgürlüğe sahip ortaçağ karnavalıdır. Buradan hareketle şu tespitleri yapar Bahtin;
Avrupa ortaçağındaki büyük şehirlerde yılın üçte birini dolduran karnavalcılık, çeşitli yortu, panayır ve bayramlarda doruğa ulaşmaktadır. Her karnavalda cehennemi temsil eden bir karnaval gemi ya da arabası yakılmakta, böylece, karnaval için toplanmış, yüzlerini boyayıp kılık değiştirmiş, yaşama başkasının aynasından bakabilme erdemini tatmış halk yığınları, zengini- yoksuluyla, genci yaşlısı, sakatı sağlıklısıyla bir araya gelmişlerdir; Tanrı’nın elçisi geçinenlere ve onların işaret ettiklerine karşı meydan okumaktadırlar.
Karnaval Bahtin için antropolojik terimler ile tanımlanan bir çeşit proto-tür (yani ilk tür)’dür. Bu tür edebiyat tarihi boyunca farklı biçimlerde yeniden boy gösterir; gerçekten de, özgül ve saptanabilir türsel biçimlerin tarihin her noktasında çeşitli görünümlerde varlığını koruduğu kabul edilir. Karnaval ilk homojen bütünlüğün yeniden dönüşüdür ve bu dönüş ile birlikte, edebi türler sınıf-öncesi bilinç atmosferinde yenilenirler.

Bahtin, karnavalın özelliklerini şu şekilde belirtir:
  • Hiyerarşik yapının ve onunla bağlantılı korku, saygı ve görgü kurallarının askıya alınması;
  • İnsanlar arasındaki mesafenin ortadan kalkması ve böylelikle insanlar arasında özgür ve samimi temasın başlaması;
  • “Hayatın olağan akışı”ndan bir kopuş olarak acayipliğin veya yabansılığın ortaya çıkması.
  • Değerlere, düşüncelere, fenomenlere (yani duyularla algılanabilen şeylere) karşı özgür ve samimi bir tutum benimsenmesi ve böylelikle kutsallık ile kutsallığa saygısızlık arasında, yüksek ile alçak arasında temasların ve farklı kombinasyonların yeşermesi;
  • Yeryüzünün ve bedenin üretken güçleri vurgulanarak dine ve kutsal şeylere karşı saygısızlık, müstehcenlikler ve semavi olanı yeryüzüne indirme, onu dünyevi kılma;
  • Mecazi ölüm ve dirilme aracılığıyla bir karnaval kralı seçme, karnaval kralını taçlandırma ve tacını alma ritüeli;


Sonuç olarak;
Karnavalda toplumsal rollerin değişmezliği geri plana itilir ve bir süreliğine askıya alınır; ciddi hiyerarşik figürlerin parodileştirilmiş ikizleri, çiftleri vardır; sözgelimi kralın yerini soytarı alır; rahibin yerini düzenbaz veya şarlatan alır; gerçekten de, toplumun tüm yapısı bir süreliğine tersine çevrilip, alaşağı edilerek gülünçleştirilir. Kolektif karnaval deneyimlerinde toplumun dağınık ve çeşitli olan yapısı geçici olarak askıya alınır ve ilkel, sınıf-öncesi toplumun kütlesi yeniden tesis edilir. Bedenlerin çarpışması, yani fiziksel teması bile belli bir anlam kazanır. Birey topluluğun ayrılmaz bir parçası olduğunu, insanların, halkın kütlesel bedeninin bir üyesi olduğunu duyumsar. Bu bütünde bireyin bedeni belli ölçüde kendisi olmaktan çıkar; örneğin; kılık ve kıyafet değişimleri ile adeta bedenlerin değiş tokuşu mümkündür.
Hayat ile kültürün ortasında bulunan karnaval, soyut kavramlar ile yeterince ifade edilemiyor olsa da, dünyanın somut şekilde deneyimlenmesidir. Bu durum sanatsal imgelere, dolayısıyla edebiyata tercüme edilmeye tamamen açık olduğu anlamına gelir. Böylelikle edebiyat karnavallaşmış hale gelir. 



Edebiyatta Karnaval:
Bahtin, Orta Çağ’da karnaval kültürünün sadece küçük adalar halinde var olduğunu, kültürel hayatın önemli bir bölümünden tecrit edilmiş olduğunu ileri sürer. “Dostoyevski Poetikasının Sorunları” kitabında bu durumu şu şekilde ifade eder:

“Bir Orta Çağ bireyinin adeta iki hayat sürdüğü söylenebilir: biri resmi, yani baştan sona ciddi ve kasvetli, katı bir hiyerarşik düzene tâbi, korku dolu, dogmacı, saygı ve dindarlık yüklü bir hayattı. Öbürü ise karnaval alanının hayatı. Özgür ve kısıtlanmamış, zıt değerlerle dolu, gülme, küfür, kaba sabalık, kutsal olan her şeye karşı saygısızlık, alçaltmalar, aşağılamalar, gülünçleştirmeler ve müstechenlikler, herkesle ve her şeyle samimi bir temasın yaşandığı bir hayattı bu ikincisi. Bu hayatların ikisi de meşruydu ama katı sınırlar ile birbirinden ayrılmışlardı.”

Ama bu söz konusu “hayatlar”ın kendi içlerine kapalı doğaları Rönesans ile birlikte değişir. Bu hem modern romanın gelişimiyle hem de modern roman aracılığıyla meydana gelir. Bu noktada  Rabelais, modern romanın gelişiminde çok önemli ve özel bir yere sahiptir.

Rabelais kimdir peki?
François Rabelais, Fransız edebiyatının rönesansı diyebileceğimiz dönemin en ünlü kurgu yazarıdır ve döneminin önde gelen tıp otoritelerinden biridir. Gençliği çeşitli manastırlarda geçmiştir.
     Ana eseri Gargantua ve Pantagruel´dir. Bu neşeli, çoğu zaman da patavatsız beş kitaplık anlatı 1532 ile 1564 arasında yayımlandı. Rabelais, çarpıcı öğretilerin ve genelde vahşi fiziksel esprilerin birleştirildiği bir biçimde yazmıştı bu eserlerini. Bu çalışma, dönemin yasal, politik, dini ve toplumsal kurumlarını eleştirmekteydi.

Konumuza dönersek;
Döneminde Stalin yönetimiyle başı derde girmiş ve Rabelais hakkındaki kitabını çok geç bastırabilmiş olan Bahtin, Rabelais’in bazı romanlarınından aldığı parçaların ayrıntılı bir analizine girişir ve Rabelais’in bedenselliği yüceltişinde, kolektif eğlence, işeme, dışkılama ve benzeri imgelerin üzerinde durmasında kişinin dünyaya bütün olarak sunuluşunu görür; yeme içme ve dışkılama tamamlanmamış olan ve dünyayla birlikte oluş sürecinde bulunan bedenin açıklığını gösterir. Bu, klasik estetiğinin tamamlanmış, kusursuzca orantılı bedeni ile tezattır. Bahtin, Rabelais’in pazar yerinin dilini canlı bir şekilde tasvir edişinde yine karnavalın zıt değerliliğini görür: bu dilde övgüler, ironinin izini taşır. Sövgüler, sevecendir. Müstechenliğin ve dilin edepsiz yönlerinin kutsanması, Latince ile temsil edilen toplumsal hiyerarşinin soylulaştırılmış ve yüceltilmiş dilinin karşıtıdır. İki dil buluşur ve birbirlerinin ideolojik yapılarına ışık tutarlar. Rabelais’in bazen devasa boyutlarda sunulan alt sınıftan karakterleri, kendilerinden “daha iyi, daha soylu, daha yüce, daha kutsal vb” olanların takıntılarıyla acımasızca dalga geçer ve onları parodileştirir; yine de gülmeleri küçük düşürücü alaycılık değildir, popüler eğlencenin, şenliğin hayat dolu gücüyle kaplıdır. Tek yönlü ve ciddi olan resmi kültür, romanın uzamında karnaval dünyasının zıt-değerli imgeleriyle ve gelenek karşıtlığıyla karşılaşır.

                Karnaval ve Edebiyatta Karnaval konusu oldukça detaylı ve Yeni-Hegelcilik / Yeni Kantçılık, Sokratik Diyalog ve Menippos Yergisi, Grotesk, Dostoyevski’de Karnaval, Goethe ve Gerçeklik gibi kavram ve konulara uzanmayı gerektiriyor.  Daha detaylı bilgi için, Ivan Illich’in Şenlikli Toplum ve çevirisi çok iyi olmasa da Craig Brandist’in “Bahtin ve Çevresi” kitaplarına bakılabilir.







2 yorum:

  1. Tam da Bahtin ve Çevresini okurken... iyi oldu.:) Kafayı Bahtin'e takan tek kişi ben değilmişim.

    YanıtlaSil
  2. Avram HKE, Bahtin ile ilgili biraz da eğlenceli denilebilecek bir kitap önermek isterim: Terry Eagleton - Azizler ve Alimler.
    Osman Akınhay çevirisidir, keyifle okunur...

    YanıtlaSil