21 Ocak 2013 Pazartesi

Bir dostu kaybetmek...


Dost ile arkadaş arasında, sebebi öznel ayrımlar gözettim. Bu ayrım zaman zaman mekana yaslandı bazen de zamana... Birinin diğerini örttüğü, kapsadığı, dışladığı da olmadı değil. Yenilenin içilenin ayrı gitmediği paylaşımlarımdan, mekanın ortaklığının bittiği yerde bittiyse, ona “arkadaş” demeyi yeğledim. Aramadım gerisini, arayana da karşılık vermedim. Özlediklerimden, ortaklaşılan zamanın ötesinde, aranandan dost eyledim kendime. Sonuçta paylaşılan olgudan ve duygusundan yeğ bir dost-arkadaş algısı doğdu bende... Adlandırma da gösterge olmadı. Bazı dostların arkadaşlığına tanık olduğum gibi, bazı arkadaşlıklardan dostlar edindim. Demek ki, kategorik anlamlandırmada nesnel değilim... O zaman bu öznellik özsel değilmiş. Ne varsa ben var etmişim...
 
Dost dediğinde sevgiden öte saygı aradım şimdiye kadar. Şu anda da değiştirmiş değilim. Mekan ve zamana dayadığım arkadaşlığı bundan bağımsız bir sürece taşımak üzre davrandım. Herkesi kendime dost kılmaktı arzum. Gündelik anlayışlardan öte, sıradan adlandırmalardan azade bir birliktelik özlemiydi benimkisi... Olmamış, olmadı...
 
Hangisinden düşülür, hangisine çıkılır biliyor değilim; bunlar arasında bir hiyararşi varsa da kurmadım. Aşktan mı düşülünce sevilir, sevdiğince mi aşka gidersin... Hangisi diğerine iner, diğeri ötekine erişir bilmiyorum. Benzeri bir duyguyu bu adlandırmada yaşıyorum. “Dost mu düşman mı” sorgusundan çok “dost mu, arkadaş mı” duygusuna takıldım çünkü düşman edinmedim hiç. Buna rağmen düşmanlarım da olmamış değilmiş. Ne diyeyim...
 
Bugün bir dost gitti gönülden... Anlattı ki sebebi yitirilen saygıymış... “Hangi minnet duygusu ve güzellik bu saygıya değerdi” dedi kendine. Sorsaydı bana söyler miydim?.. Bildiğim şey söylediğiydi... Aslında söze de gerek yoktu, yaşadık, biliyorduk... Yaşadığımız hiçbir şeye de altyazı koymadık, çeviri hatası yaşamadık. Acıtan da buydu... Uzatmayalım.
 
Bugün bir dostu kaybettim, kalanlara selam olsun!..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder