15 Aralık 2008 Pazartesi

Türkiye Yunanistan olur mu? (BirGün yazıları 18)

Ulu basınımıza sesleniyorum. “Komşuda neler oluyor?” temalı tartışma programları yapmayı düşünmüyor musunuz hâlâ? ‘32. Gün’, ‘Siyaset Meydanı’ ve ‘Neden’ programlarının bir zamanlar ‘sol’a bulaşmış sunucularına sesleniyorum. Sayenizde haftalarca Malezya ile yattık Malezya ile kalktık, dilimize pelesenk ettik. Haydi, biraz da Yunanistan’ı pelesenk edelim, var mısınız? Korkmayın, kimse ne kovar sizi ne de bir dava açan olur ‘halkı isyana teşvik’ten. Bu ülke, dizlerin yere vurularak sirtaki oynandığı, havada kırık tabakların uçuştuğu salaş bir Atina meyhanesi olmayı bile becerememiştir solcularının kasıntısı yüzünden. Bunu da en iyi patronlarınız bildiğinden, bir şey olmaz size, içiniz rahat olsun.

Sonda söyleyeceğimi başta söyleyeyim. Türkiye Yunanistan olmaz! Güzel günler göreceğimize dair umutlarımı yitirmiş falan değilim ama olmaz, en azından şimdilik olmaz. Bir kere, her şeyden önce bizim polisin gaz bombası bitmez hiçbir zaman Yunanistan’daki gibi. Bu yüzden olmaz. Yok artık! Alakası yok tabii, ciddileşip konuya giriyorum hemen.

Türkiye’yi tanımak için Türkiye ile çok benzer özellikler gösteren bir Güney Afrika ülkesi olan ‘Muz Cumhuriyeti’ne bakmak gerekiyor. Muzye’deki (Muz Cumhuriyeti) solcuları tanırsak Türkiye’yi daha yakından anlar ve neden Yunanistan olamayacağını çözeriz bu ülkenin.

Muzye hâlâ, solcularının birbiriyle hesaplaşamadığı, içki masasında bile oturup iki laf edemediği bir ülkedir. Ülkenin yaklaşık 4 bine yakın sol fraksiyonu, birbirine düşman gibi bakar Muzye’de. Bütün ülkeyi ilgilendiren bir mevzu için eylem olsa, ‘Kel-Sol’cular hemen ‘Kel-Yol’cuların da katılıp katılmadığına bakar. “Onlar varsa biz gelmeyiz” derler. Bu sırada ‘Halkın Tatavlası’ diye başka bir örgüt de eylem yerini beğenmez, gider kendi başına ‘Khalkedon Meydanı’nda takılır.

Polis Muzye’de birini öldürürse -ki sık sık öldürür- öyle sokağa çıkmaz hemen Muzye’nin solcuları ve anarşistleri. İlk önce ‘bu bağlamda’, ‘şu konjönktürde’ ve ‘son süreçte’ toplantılar yaparlar günlerce. Ve ‘son tahlilde’ o toplantılar hep kavgayla biter. Çünkü mutlaka eski defterler açılır “siz bizi o zaman da satmıştınız”la başlayan cümlelerin kurulduğu…

Bu fraksiyonların gençleri de bir âlemdir. Birçoğu solculuğu ‘fedailik’ olarak algılar. Bir tanesinin ünlü bir abisini eleştirseniz, karşınızda hemen bu gençleri bulursunuz. Tanımasanız bu gençleri, Muzye ülkü ocaklarından çıkmış sanırsınız. Faşist olacakmış da yanlışlıkla solcu olmuş imajı vardır bazılarında. Gençler, hukuk fakültelerindeki amfilerinde toplanır genellikle. Abi-ablaları gibi sonu kavgayla biten toplantılar yaparlar. Hepsi çok iyi birer hatiptir ‘son bağlamda’.

Muzye’nin solcuları ve anarşistleri toplantıdan toplantıya koşup milli içkileri ‘ıkar’ın şerefinde Muzye dağlarındakileri anarken, Yunanistan’ın bakanı istifasını verir bile. Katil Muzye polisi ise çoktan terfi eder bilmem nerenin emniyet genel müdürlüğüne.

İki buçuk ay süren kavgalı toplantılardan sonra eylem kararı çıkar nihayet Muzye’de. Eylem sabahı kapılardan toplanır insanlar. “Amokachi Abiii, hadi eyleme gidiyoruz” sesleri duyarsınız pencere altlarında. Amokachi Abi’den yanıt gelir: “Çocuklar be, sulu kuru çok karıştırmışım akşam, bana dokunmayın” Ama abi, hani isyan, hani devrim, hani özgürlük…?

Eyleme gidenler de orada bulunma amaçlarını unutup toplantıda yarım kalan kavgaları tamamlama derdine düşerler. Bahane mi yok?

Vay senin pankartın benimkinin önüne nasıl geçer?

Al sana bahane.

Meydan karışır anında. Polisin eyleme müdahale etmesine gerek kalmamıştır bir kez daha. Kameralar çalışır ve akşam haber bültenini sunan eski solcu ‘enkılmen’ verir veriştirir eylemcilere. Bu sırada, haberleri seyreden ve sola sempatisi olan bir gence açıklayamaz evdeki büyükler çıkan kavgayı. Kırılan banka camlarının bile bir açıklaması vardır, hatta tuzla buz olan her banka camının sesi duyuldukça içindeki yağları erir babanın; ama kendisine Kel-Yol’cu diyen ‘legal’ bir Muzyelinin, anarşist bir Muzyeliye vurmasını anlatamaz çocuğuna…

İşte iki ülke arasındaki bu benzerlik nedeniyle ve Türkiye’de de durum Muzye’den farklı olmadığı sürece Türkiye, Yunanistan olamaz. Kurtuluş yolu olarak masmavi bir denize açılmak isteyen Muzye halkına sesleniyorum son tahlilde. Muzye’de de ‘deniz’lere çıkar bütün sokaklar. Ve denizlere açılmak için ‘mahir’ birer kaptan olmak gerekir; ve pek tabii ki ‘aslan’ gibi bir de ‘cevahir’.

Not1: Batı ve Güney Afrika’da ‘kelowaba’ sözcüğü ‘isyan’ anlamına gelir. Yine aynı bölgede ‘yolamanu’ sözcüğü ‘silah’ anlamına gelirken ‘solubali’ da Türkçedeki ‘halk’ sözcüğüne denk gelir. Bu sözcüklerden kısaltılan ‘Kel-Yol’, ‘silahlı isyan’ın kısaltması, ‘Kel-Sol’ ise ‘halkın isyanı’nın kısaltması olarak kullanılır.

Not2: Yerse...

2 yorum:

  1. Ana akım ve ulusal medya'da yer almıyor komşudaki olaylar evet ama örneğin sanırım sadece uydudan izlenebilen Hayat Televizyonu bu konuda söyleşiler yapıyor. Dün gece vardı mesela.

    YanıtlaSil
  2. Bırakın da Hayat Televizyonu'nda da yer alsın artık canım. Hayat da vermezse artık...

    YanıtlaSil