12 Mart 2010 Cuma

Bora borda bordo


Heybeli’nin limanına giren hafif eğimli yolun kenarında buldum çocukları. Menüde sadece şarap vardı anladığım kadarıyla ki ortalık boş kırmızı şarap şişelerinden geçilmiyordu. N’oldu lan dedim, paranız mı bitti şaraba dönmüşsünüz. Kimseden ses çıkmadı hafiften kıkırdaşmalar dışında. Bi durumlar vardı ama sorana kadar kimsenin ses edeceği yok anlaşılan. Gel otur dedi Arabacı Kenan. Nereye otur lan oturacak yer mi var? Lafın gelişi canııııım dedi yine uzata uzata. Bu adamın konuşması, ses tonu hep hoşuma gitmiştir. Bora’nın şarap ısmarlayası gelmiş deyince arkadan Terzi Ahmet’in oğlu İlker patlattı kahkahayı. Şarapları püskürterek ulan Bora dedi, Allah seni bildiği gibi yapsın. Susun artık ağzınıza sıçacam diye çemkirdi Bora. Hayırdır dedim, Kenan anlatmaya başladı. Bu dangalak Bora yine içki şişelerinin üstüne oturmak istemiş. Pazar sokağında oturan zengin Yahudi kimdi yav? Eski adalı hani… Neptün’ün sahibi yaa. Neptün dediği Heybeli’nin en büyük yatı. İzzet’i diyosun. Hah ulan İzzet. Neyse, Bora bakıyor ya İzzetlerin tekneye. Arkadan İlker atladı yine yavşak bir ses tonuyla. Bora’ya bir izzet-i ikram ki sorma diye aklınca espri yaparken de yine üstünü başını şarapla yıkadı. Bora’ya baktım bir ara. Sigaranın birini söndürmeden diğerini yakıyor. Neyse dedi Kenan. Bu geçen gece yine şişelerin dibini görünce haldır haldır para aramış sağdan soldan. Kimseyi bulamayınca İzzet’in yata çıkmış olsa olsa orda olur içki diye. İçeri bir dalmış ki iskele bordaya bakan kamarada altı şişe şarap. Kafa bi dünya tabii. Yatın içinde içmiş hepsini. Gece de sızmış içtiği yerde. Sabah uyanınca ulan demiş ayıp ettik adama, babasından zar zor para kopartıp şarap almış Koray’dan. Getirip yerine koymuş altı şişeyi de. İki saat önce İzzet geldi, Çam Limanı’na gideceklermiş. Tekneye çıkmasıyla ana avrat küfürleri duymamız bir oldu. Yatın kıçından Bora’ya bağrınıyodu gel lan bu şişeleri götüne sokacam diye. Bora anladı mevzuyu, abi dedi valla içtikten sonra koydum yerine. Sen gel dedi buraya gel ben de senin bi yerine koyacam. Tamam İzzet’in ağzı hep bozuktu da bu sefer daha bi bozuktu sanki. Bora çıktı yata. İki dakkaya elinde bi torba şarapla döndü. Noldu lan dedik. Bu dangalağın içtiği şarabın bi adı varmış. Özel bi şey. Borda mı bordo mu neyse. Tanesi iki milyarmış şarapların. Bakkal Koray’daki en pahalı şarap 20 lira ulan. Demiş İzzet, al bu şarapları götüne sok. Bi daha da bu tekneye adımını atamazsın. Abi nerden bileyim iki milyarlık şarap mı olurmuş o para benim dört aylık kazancım be abi. Zaten bi boka da benzemiyodu diye bana dert yanmaya başladı Bora. Dedim boş ver, olmuş bitmiş. Abi nasıl olmuş bitmiş, en yağlı müşteri kaçtı be abi deyince Kenan da onu daha önce düşünecektin dedi. Son kalan şişeyi de açıp uzattı bana. Hadi bakalım dedi, hoş geldin. Bora’ya içiyoruz. İlker o sinir bozucu yavşak tonuyla bordoya bordoya derken şişenin yarısına gelmiştim bile.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder