7 Eylül 2010 Salı

Piyangodan bilogörün 'yazın' halleri

Geçen hafta "İki" başlıklı yazıyla bu güzel blogun bir derdi aşikar oldu. Bölüşelim de bu üzüntü azalsın dedim. Ondan kaynaklı bir 'yanlış anlama' sonucu yazmaya başlıyorum. Baykal'ın CHP başkanlığına tekrar tekrar dönüşlerinde iki ayrı seferde de dilediği gibi: "Allah utandırmasın". Utandırıyor demek ki, dilemekle olmuyor. Demek ki ya Baykal'da bi problem var ya Allah'ın varlığında. Neyse, dağılmayalım... Madem piyangodan geldik, ne idüğüm belli olsun diye bu ilk yazıda az bu yandan yazayım istedim.

Ana-babadan en az birinin devlete sırtını dayadığı orta sınıf bir ailenin yine o zaman da 'piyangodan' gelmiş bir ferdi imişim. Sınıfımın alışkanlıklarını da, yaşantılarını da omuzlamışım.

Fırat gibi bir çocukluk sürüp, akabinde Umut Sarıkaya'nın Mutsuzluk tanımlarını kademe kademe tecrübe ettim. Türk tedrisat-ı âliyesinin bir Mankırtı olmaktan sıyırdım, kendimi tedavi ettim. Eskişehir'den göçüp Ankara'ya saplanan ailemin daha fazla sözünü dinlemedim, üniversiteden sonra darlanıp kendimi İstanbul'a attım. İyiki de atmışım. Okula devam ederken bir yandan iyi-kötü müzikle uğraştım. BÜFK, BGST, Ruhi Su Dostlar Korosu, ve başka müzikal dersler ve gösteriler derken iki senede şehrin benden emdiği kan ve iliğe karşılık, elimden geldiğince ben de ondan kırıntılar koparmaya çalıştım.

Sadede gelirsek, okuyup durduğum işlerden dolayı vaktim yazmadan çok çözmeye gitti. Okumadaki açlığımı doyurmaya çalıştıkça yazmam geldi. Ama çok pis geldi. Tutmak zorlaşınca orada burada ufak ufak yazmaya başladım. Müzikle başlayan merakımda, kültür denen olgunun diğer öğeleri eksik gelmeye başladı. Dile, etimolojiye, yemeğe, etnolojiye, mikrotarihe, mimariye merakım kabardı. Heves oldu işte ne biliyim. Blogda malumatfüruşluk yapmaya niyetim yok. Anlayıp yorumlayabildiklerimi yazayım istiyorum, anlamadıklarımı size sorarım.

Selamlar...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder