Sabahattin Ali’nin 1945 yılında yazdığı (yayınladığı) bir öyküsü vardır : “Millet Yutmuyor”
Büyük şehirlerden birinde kurulan bir panayırdan bahseder öyküsünde. Panayırda birbirinden farklı onlarca eğlence yeri vardır: Dönme dolaplar, atlıkarıncalar, esrarlı mağaralar, vücutsuz başlar, elli santimlik cüceler vb. Öykünün kahramanı, meşin bir topa vurarak pazı kuvveti denenen bir yerde durmuş, gerile gerile yumruk savuran, sonra da sırıtarak ibrenin kaça kadar çıktığına bakan delikanlıları seyrederken bir sesin homurdandığını fark eder:
“Haydi bayanlar, baylar!... Görülmemiş numaralar burada. Bu panayırın en büyük hüneri içerde. Milli oyunlar, modern danslar, ağlatıcı dramlar, güldüren komediler... İspritizma, manyatizma, illüzyonizma numaraları... Dünyanın en büyük kadın ve erkek artistleri içeride... Görmeden geçmeyin!”
Lakin öykünün kahramanı daha önce bu salaş tiyatroyu görmüş ve hiç de çığırtkanın söylediği gibi bir eğlence olmadığını tecrübe etmiştir. Onun değişiyle “siyah gözlük takarak, hokkabazlık numaraları diye, ucuz eğlence kitaplarına geçmiş hünerler” gösterilmektedir içerde. Buna rağmen gişede oturup bir türlü gelmeyen müşterileri bekleyen patron başını dışarı uzatıp çığırtkanı :
“Bağırsana be!” diye uyarır.
Engin Ardıç’ın tartışma yaratan makalesinden sonra aklıma Sabahattin Ali’nin bu hikâyesi geldi. “Gerile gerile yumruk savuran, sonra da sırıtarak ibrenin kaça kadar çıktığına bakan delikanlılar” gibi ortaya arada bir böyle makaleler yumurtluyor, çünkü biliyor ki sol/sosyalist yazar-çizerlerin bu topa çıkacağı garanti. “İçeride” ne gibi oyunların olduğunu bilen ve artık EA ve onun gibilerine aşina olup, görmezden gelenlerin dikkatini çekebilmek için ise tıpkı seyirci toplayamayan çığırtkan gibi dozu arttırdıkça arttırıyor. Biliyor ki ancak böyle gündemde kalabilir, adını duyurmaya devam edebilir. Bu sayede yazdığı her neyse, ağırlığından fazla gürültü koparacak, gündemi meşgul edecek. Arada bir patronu gişeden kafasını uzatıp : “Bağırsana be!” diye uyarıyor mudur bilmem, ancak “siyah gözlük takarak, hokkabazlık numaraları diye, ucuz eğlence kitaplarına geçmiş hünerler” sergilemekten başka bir şey yapmadığı aşikâr. Ama “Millet yutmuyor!”
Büyük şehirlerden birinde kurulan bir panayırdan bahseder öyküsünde. Panayırda birbirinden farklı onlarca eğlence yeri vardır: Dönme dolaplar, atlıkarıncalar, esrarlı mağaralar, vücutsuz başlar, elli santimlik cüceler vb. Öykünün kahramanı, meşin bir topa vurarak pazı kuvveti denenen bir yerde durmuş, gerile gerile yumruk savuran, sonra da sırıtarak ibrenin kaça kadar çıktığına bakan delikanlıları seyrederken bir sesin homurdandığını fark eder:
“Haydi bayanlar, baylar!... Görülmemiş numaralar burada. Bu panayırın en büyük hüneri içerde. Milli oyunlar, modern danslar, ağlatıcı dramlar, güldüren komediler... İspritizma, manyatizma, illüzyonizma numaraları... Dünyanın en büyük kadın ve erkek artistleri içeride... Görmeden geçmeyin!”
Lakin öykünün kahramanı daha önce bu salaş tiyatroyu görmüş ve hiç de çığırtkanın söylediği gibi bir eğlence olmadığını tecrübe etmiştir. Onun değişiyle “siyah gözlük takarak, hokkabazlık numaraları diye, ucuz eğlence kitaplarına geçmiş hünerler” gösterilmektedir içerde. Buna rağmen gişede oturup bir türlü gelmeyen müşterileri bekleyen patron başını dışarı uzatıp çığırtkanı :
“Bağırsana be!” diye uyarır.
Çığırtkan, gişedeki patrona yandan bir göz atarak “Millet yutmuyor!” der.
Engin Ardıç’ın tartışma yaratan makalesinden sonra aklıma Sabahattin Ali’nin bu hikâyesi geldi. “Gerile gerile yumruk savuran, sonra da sırıtarak ibrenin kaça kadar çıktığına bakan delikanlılar” gibi ortaya arada bir böyle makaleler yumurtluyor, çünkü biliyor ki sol/sosyalist yazar-çizerlerin bu topa çıkacağı garanti. “İçeride” ne gibi oyunların olduğunu bilen ve artık EA ve onun gibilerine aşina olup, görmezden gelenlerin dikkatini çekebilmek için ise tıpkı seyirci toplayamayan çığırtkan gibi dozu arttırdıkça arttırıyor. Biliyor ki ancak böyle gündemde kalabilir, adını duyurmaya devam edebilir. Bu sayede yazdığı her neyse, ağırlığından fazla gürültü koparacak, gündemi meşgul edecek. Arada bir patronu gişeden kafasını uzatıp : “Bağırsana be!” diye uyarıyor mudur bilmem, ancak “siyah gözlük takarak, hokkabazlık numaraları diye, ucuz eğlence kitaplarına geçmiş hünerler” sergilemekten başka bir şey yapmadığı aşikâr. Ama “Millet yutmuyor!”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder